Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dresuar

Dresuar
@Kahvetulikbal
6 kütüphaneci puanı
936 okur puanı
Kasım 2020 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Sözlerini dinleyen sanır Sokrât-ı sâni Çenene diyecek yok; fakat âsârın hani? Fikrin gibi kılığın darmadağın perişan. Gavs-i tahallûsumdur: adın olsun 'Hırpanî'
Sayfa 68
Reklam
deprem çatlağına yerleştirilmiş çiviye asıyorum dünleri
üşüyorduk; yalnızlığımıza yamadık gökyüzünü; karanlığa ay'ı yamıyorduk korkmuyorduk; dokunup kendi gerçekliğimize; ... şaşıyorduk çünkü, eşi benzeri yoktu yalnızlığımızın; anlaşılmak için kıvranıyorduk

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
adında bile hüzün geçiyorken bu şehrin isteyeceğim yok de, de ki: hüzün yok burada
nisana sığınacağım sızacağım bir çınara, dallarına elbet güneşmiş kıblem gölgemi yolunuza sereceğim kanayamazsam da toprağına yapraktan başka kime ne belki sonraki yağmuru bekleyeceğim
Reklam
Aşkın en sesli harfine basıyorsun çocuk çoook sığmadı kalbim cepkenine kelebekler avucumda ancak uyudum burcundan koparılmış kaç yaprağım şimdi martılar çığlıklarını dökerken denize, şemsiyesizdim; sağanaklara tutuldum
Aşiyan Kabristanı
gömün beni yaz'sa papatya kış'sa nergis tarlalarına iyisi mi martı sesi de getirin denizfeneri olsun hemen kıyımda ağlamayın...
1919’un sonlarına doğru, İslâm örtülü Türk milliyetçiliğinin, yeni Osmanlılık arayışını bastırdığı görülmektedir. Milliyetçilik karşıtı olanlar hariç yeni Osmanlılığı savunan yazarlar, Anadolu’da gelişen milliyetçi harekete destek vermeye başlamışlardır. Daha ileri bir aşamada ise, Türk basınının belli başlı yazarları arasında, Ermeni ve Rum azınlıklarının 1919 yılının sonlarında yapılan seçimleri boykotu, 1920 Ağustos’unda ortaya çıkan Sevr Antlaşması’nın Anadolu’yu siyasî olarak etnik temelde yapılandırması, 1921’deki Pontus ayaklanması gibi gelişmelerin de etkisiyle, memlekete sadık olmayan milletlerin tasfiyesi fikri egemen olmaya başladı. Bu fikir, millî mücadelenin kayda değer bir sonucu olacaktır. Zira, 1923’te yapılan nüfus mübadelesi antlaşması gereği Anadolu Rumlarının büyük bir çoğunluğu Yunanistan’a gitmek zorunda kalmış, Ermeniler de ya Ermenistan’a ya da başka ülkelere göç etmek zorunda kalmışlardır.
Sayfa 175
Hilafetin kaldırılmasının, Kürt eşrafı için çok daha büyük bir anlamı vardı: Kürtlüğün daha önce İslâm’la özdeşleşmesini sağlayan ve Kürt-Türk ittifakının tek garantisini oluşturan din kardeşliğinin sonu anlamına geliyordu bu. Halifelik meselesi üzerinde, TBMM’de Kürt mebus Yusuf Ziya ile Mustafa Kemal arasında geçen şiddetli tartışma, Batılılaşmış Kürtlerin de bu tepkileri paylaştığını gösterdi. Şeyh Sait’in Kürt ulemasına ve aşiretlerine yolladığı mektuplar bu konuda daha da nettir: "Daha önce ortak bir hilafetimiz vardı ve bu, bizim dindar halkımıza, Türklerle aynı topluluğun bir parçası olmanın derin bir hissiyatını veriyordu. Hilafetin ilgasından beri bize kalan tek şey Türklük baskısıdır."
Sayfa 109
1924’te hilafetin kaldırılması, bağımsızlığın başlangıç projesine ihanetin daha ileri bir kanıtı olarak görüldü. Sadece dindarlar veya tarikat mensupları değil, -Lütfi Fikri, Hüseyin Cahid gibi- bazı ateistler de hilafetin kaldırılmasını, Osmanlı mirasının sonunu getiren ve Kemalist elitin iktidarı tam olarak tekeline almasını sağlayan son bir adım olarak gördüler.
Sayfa 109
Reklam
Türkiye’de egemen tarih anlayışı, Kurtuluş Savaşı’nı esas olarak bir “Toprak ve Sınır Savaşı” olarak ele alır. Bu bakışı kabaca şöyle özetleyebiliriz: “1918-1923 arasında yaşananlar, Birinci Cihan Harbi sonunda, elinde kalan son toprak parçasını korumak isteyen Türkler ile bu topraklan aralarında paylaşmak isteyen diğer uluslar arasındaki bir savaştı. Biz Türkler, esas olarak, 1918 Mondros silah bırakışması antlaşmasıyla belirlenmiş, daha sonra “Misak-ı Millî” olarak ilan ettiğimiz topraklan ve sınırlan korumak istedik. Buna karşı, Ermeni, Yunan, Kürt gibi diğer uluslar ise, özellikle İngilizlerin desteğiyle, kendi ulusal devletlerini kurmak ve Anadolu’yu, İngiliz, Fransız ve İtalyanlarla anlaşarak aralarında paylaşmak istediler.” Bu bakış açısıyla ele alınan tarih anlayışını sembolize eden iki önemli antlaşma Sevr ve Lozan’dır.
Sayfa 51
Savaş yılları sırasında, hâlâ Çarlık siyasî yönetimi altında bulunan Bakü’de Pantürkist faaliyetler, esas olarak, belirli dergilerin yayınlanmasıyla sınırlı kaldı. Savaş sırasında Çarlık yönetime mutlak itaat sergileyen Yeni Füyuzat ve Şâlâle gibi dergiler, esas misyon olarak, Azerî dilinin sadeleşmesini gördüler. Osmanlı İmparatorluğu’nda milliyetçi çevrelerin yaptığı gibi, Arapça ve Farsça kelimeleri atıp yerlerine saf Türkçe kelimeler koymaya çalışıyorlardı. Osmanlı imparatorluğundaki Pantürkist derneklerin etkinlikleri hakkındaki haberler Şâlâle dergisinin editörü İsa Bey Aşurbeyli tarafından sıkça yazıldıysa da, Iran Azerbaycanı sorunu bu tür dergiler tarafından ihmal edildi. Anlaşılan, gizli gündemlerinde Osmanlılarla daha sıkı bağların kurulması, İran Azerileriyle birleşmeye göre öncelik taşıyordu.
Sayfa 35
175 syf.
·
Puan vermedi
Mimar Kemalettin'in eseri İzmir'de gelinlikçilerin yoğunlaştığı bir bölge ama üzerine kaçak yapılar yapılmış. Diğeri de Kreisky'nin eseri Viyana'da olduğu gibi korunmuş.
Viyana'nın tam orta yerinde Avustuya ve Batı'yı ırkçılık vahşetinden kurtaran SSCB'nin Kızıl Ordusu'nun anıtı...
15,5bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.