Bizler önce doğayı mahvettik,sonra diğer toplumlara bulaştık ve onları mahvettik ve sonunda sıra zayıf insanlara geldi.Onları kendi bünyemizden atmak için kurumları icat ettik ve oralarda onları da mahvettik.
Kuzeydoğu Brezilya da şekerkamışı keserek geçimini temin eden işçilerin günlük kalori alımı 1500 civarında ve bu insanlar yarı aç yaşıyorlar;zayıflık,titreme,yönelim kaybı ,çökkünlük ve duygusal iniş-çıkışlarda giden bir halk hastalığına yakalanmış kabul ediliyorlar.Nevros adı verilen bu hastalığı yakıştıranlar,o bölgedeki biyotıp uygulayıcıları ve eczacılar.Bu nedenle bu işçilere bol miktarda pisikotrop ilaç veriyorlar.Halbuki,Nevros bulguları olarak değerlendirilen bulguların ekseriyeti,açlığın ve açlıktan ölecek durumda olmanın ürünü.
Ölümü beyin ölümü olarak tanımlarken hiç kuşkuya kapılmayanlar,insan soyunun modern uygarlığı kurup bütün diğer canlılara hakim olmasını sağlayan bilim ve teknolojinin gücüne boyun eğmektedirler yalnızca.Ancak içte ruhun kesi dışta da doğal çevrenin krizi sonucunda, bu uygarlığın üstüne kara bir gölge düşmeye başlamıştır.Bu gölge,modern uygarlık niteliğindedir; çünkü nasıl öldüğümüzü değiştirmek,nasıl yaşadığımızı da sonsuza dek değiştirecektir.
Geleneksel toplumlarda insanlararası iletişim bu kadar kopuk değildi.Çünkü,teknolojik araç gereçler insan insana ilişkilerin arasına girmiyor,onları örtmüyordu.Modern toplumlarda her şey daha kolay.Teknik hayatım tüm alanlarına yayılmış durumda.Teknoloji toplumsal dayanışmayı yok ediyor,bireyleri birbirlerinden yalıtarak küçük adacıklara dönüştürüyor.Üstelik her gün daha bir karmaşıklaşan hayat modern
insana yeni stres odakları yaratıyor.Sabah Sekiz akşam beş mesaileri,çılgın trafik ,daha çok tüketme arzusu ve benzerleri ….