Yürüdükce arınıyor, yürüdükçe oluyordu. Yürüdükçe yeniden doğuyordu. Yürüdükçe olgunlaşıyor ve ömrünün geriye kalan kısmının heyecanı onu sarıyor, kendisini bir yeşil erik tanesi gibi incecik ve tertemiz hissediyordu.
Birbirlerini beraberken bile özlediler. Aradıklarının ne olduğunu, aradıklarının onları bulduğu anda anladılar. Onları sevgi bulmuştu. Ve sevginin onları nasıl arındırdığını, arınmış olduklarında anladılar.
Geçmiş geçmişte kalmaz her zaman. İyi şeyler yaşanmışsa eğer vefayla örülmüş bir bağ oluşturur insanda. İnkar edilmez bir iradedir bu. Sonraki zamanlara tesir eder. Onu şekillendirir.
Tüm zihinsel birikimi ile eksi yirmi derece havada, buz tutmuş yollardan işine gidiyordu. Okuduğu tüm kitaplar çok işe yaramış olmalı ki tüm bu şartlarda yaşamayı şimdilik başarıyordu.
Ayrılırken tabiatı, ruhu, eli, ayağı, bir ağacın kökünden sökülürken çatırdayıp kopması gibi acıdı. Bu fiziksel bir ayrılık değildi. Bu yuva onu bugüne kadar var eden yaşam alanıydı. Hayatın gerçek yüzüyle, acılarıyla arasında bir zırhtı sanki. Anıları, komşuluk ilişkileri, olağanlaşmış yaşam döngüsüyle, kışın sıcak, yazın serin, taş duvarlı, her köşesi, bahçesindeki her ağacı ve her ağacının her dalı bilindik bu ev, bu yuva yalnızca barınak mıydı?
Önceden hep zamanın içinde " şimdide " yaşarken artık ondan kopmuş gibiydi. Kendini yörüngesinden ayrılmış bir yıldız gibi hissetti. Zaman ve mekan arasındaki uyum yuvadan ayrılınca bozulmuştu.
Artık bir kaygıları kalmamıştı
Korkuları ve sevinçleri aynı renkteydi
Her şey birdi
Farkında olmanın bu aşamasında
Bir tek kırgınlık vardı
Yol kadar uzun, yol kadar yorgun bir kırgınlık..