Dostoyevski bazı şeylerin arkadaşlar dışında kimseye söylenmeyeceğini; bazı şeylerin arkadaşlara bile söylenmeyeceğini, bazı şeyleriyse insanın kendine bile söylemediğini söylüyor!
"Ben seni, hiç kimsenin, hiç kimseyi sevemeyeceği kadar büyük bir tutkuyla sevdim. Bu sevgi, günler geçtikçe azalacağı yerde büyüdü, büyüdü, büyüdü ve bütün benliğimi kapladı, adeta 'ben' oldu."
Duygularımı nasıl tarif edebileceğimi bilemiyorum. Bu güne kadar okuduğum en dolu dolu geçmiş dönem kitaplarından birisi olabilir. "Geçmiş dönem" tanımlamasını kullanma nedenim, elbette ki bizim tanıdığımız Açlık Oyunları'nın daha öncesinden, oyunların nasıl ortaya çıktığı ve nasıl şekillendiği o dönemi anlatması...
Kısaca özetlersek,
“Hain, tatlı yalanların üstüne bal döktü.
Tek istediği kurbanlarının sevgisiydi.
Çünkü kuzuyu kandırmak kurda en büyük ödüldür.
Ve canavarın maskesinin düştüğü tek yer ölümdür. ”
“...Sanki tüm hayatım boyunca yanlış melodiyle dans edip durmuşum.”
“Yanlış melodi mi?”
“Umut vaat eden delikanlının melodisi, hayatım boyunca dilimden düşürmediğim melodi!”
“Melodi doğruymuş Josef ama dans yanlışmış.”
“Ben de sizin gibi neden korkuların gece hüküm sürdüğünü düşünürüm. Bunun üzerine yirmi yıl düşündükten sonra korkuların karanlıktan doğmadığı anladım; korkular da yıldızlar gibi hep oradadırlar ama gün ışığı onları gizler.”
Söylemeliyim ki kitabı okurken beni afakanlar bastı. Sırf betimleme olsun diye anlamsız laflar, laflar, laflar... Çokça laf kalabalığı. Ana karakter Mare’nin bitmez tükenmez tripleri, güvensizlikleri... Arada bir suratına çarpılan tiradlar biraz olsun içimi soğuttu. Mare’ye olan garezim o kadar büyük ki. Kendi kendine sürekli güçlü ve cesur olduğundan bahsediyor ama ikide bir güçlü Cal’in kollarına bayılıyor. Caretta caretta’ların suya koşması gibi Mare’nin sürekli Cal’in sıcaklığına koşması beni baydı. Kitap genel olarak baydı çünkü klişeydi. Mare bir yandan bencilce Cal’i dilinden düşürmüyor ama aklı da hâla Maven’da. Ayrıca kitap boyunca Maven’i çok az gördüğümüz için kızgınım. Kitabın diline gelecek olursak zayıf ve yapmacık. Yalın olsun diye uğraşılmış ama dolu görünsün diye gereksiz iç hesaplaşmalarla doldurulmuş.
•
•
•
•
Spoiler
Shade’nin ölmesi beni derinden etkiledi ve bence bu kitabı taşıyan karakter Shade idi. Ama Mare her zamanki gibi bencildi. Her konuda iki sayfa konuşulmasına rağmen Shade geçiştirildi ve Mare, Shade için “kârlı bir takas” dedi???
Farley’i daha çok sevdim. Farley ve Shade’nin bu kadar kısa sürmesi beni üzdü. Kilorn’a haddinden fazla aşağılama yazılmıştı. Mare’nin sürekli Kilorn’u çocuk gibi azarlaması, izin vermemesi, düzeltmeye çalışması da çok sinir bozucuydu.
Sırf sonundan ötürü bir sonraki kitabı almayı düşünüyorum, umarım yazar toparlamıştır ve daha çok Maven görürüz.