Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Bu akşam anladım ki bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığında çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki onu kaybettikten sonra ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim
Maria Puder bana bir ruhum bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun, şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum. Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza, danışmaya lüzum bile görmeden meydana çıkıyordu. Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya, ruhumuzla yaşamaya başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için her şeyi çiğneyerek birbirine koşuyordu.
Bütün üzüntülerimiz, düş kırıklıkları kız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?
İnsanlar arasındaki ilişkileri tanzim eden etkenler ne kadsr gülünç, ne kadar dıştan ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi.