Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ludmilla.

“İçimin Endülüs’ünü Küba’sını Kolombiya’sını, tıngırdayan udun la sesini, saçımı boyadığı turuncuyu, içtiğim ıce shaken kahvenin üste çıkmış yağlı sütünü, küp küp buzlarını, artık hepsi aynı gibi gelen felsefe sözlerini bir şekilde içimde yüzdürmeye devam ediyorum. Sarı ışıklar yanıyor sönüyor, barista bana doğru hafifçe gülümsüyor.”
Reklam
"İnanırım dünyaya, bir papatyaya inandığım gibi, Çünkü görürüm onu ama düşünmem. Çünkü düşünmek anlamamaktır... Onu düşünmemiz için değil, Biz ona bakalım ve onunla uyum içinde Olalım diye yaratılmıştır dünya." Fernando Pessoa, Uzaklıklar, Eski Denizler
Bir blog yazısı okudum, muhtelif açılardan Borges ; Cemil Meriç ve Pablo Neruda ile mukayese ediliyor. Cemil Meriç ile özellikle. Okudukları kitaplar, sevdikleri yazarlar o yazarlar ve kitaplar ile ilişki kurma biçimleri birbirine benzer nitelikler taşıyordu.-benzer okuma alışkanlıkları-Buna rağmen Borges ile Cemil Meriç iki ayrı yaşam tarzını, iki ayrı iklimi, ahlakı, kültürü,irfanı ve coğrafyayı temsil ediyordu. külliyetli miktarda ortak noktaya rağmen birbirine taban tabana zıt iki ayrı yazar modeli nasıl ortaya çıkmış acaba? Cemil Meriç çok istediği halde neden Misak ı Milli sınırları dışına çıkamamıştı? Dil miydi bunun belirleyici sebebi, din mi , coğrafya mı ,tarih mi,arkeoloji mi,antropoloji mi ? Yazar bu farklılığı memleket münevverlerinin hemen hiçbir konuda bedel ödemeyi göze alamayışıyla açıklıyor.Hatırlatmak sahiden de ıstırap verici ama en büyük bedellerden birini ödediği söylenen Nâzım Hikmet, Bursa Hapishanesi’nin müdürlük makamında Münevver Hanım’la halvet olabiliyordu. Beşir Fuat, Ali Kemal, İskilipli Atıf Hoca, Mustafa Suphi, Muzaffer Şerif gibi muhtelif isimleri de unutmuş değilim ancak bu bedel ödeme bahsi, yaradaki bıçak gibi duruyor durduğu yerde. Borges ve Neruda ise yeryüzüne bakma alışkanlığının iki farklı cephesini teşkil etmiş.Neruda komünistliğine rağmen gizleme gereği hissetmediği bir hoyratlığın aynasından bakıyor insanlara.Toplumsal duruş bakımından Borgesin komünizm karşıtlığı öne çıkarılsa da Borges insanlara karşı daha zarif ve anlayışlı.“Şair”liğinin gerisine gizlenerek insanları küçümsemesi mümkün değildi mesela.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
şu duvarı senin yüzüne bakarak eskittim
"narsizm modern çağın protestan ahlakıdır" sennet
Reklam
"kapitalist toplumda çalışma, her türlü düşünsel yozlaşmanın sebebidir" lafargue
Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Atina'da tüm Atinalı yurttaşlar (yabancılar, köleler ve kadınlar hariç) eşit olarak kabul edilmekteydi.
borges derse beğenirsiniz ama AÖF kent sosyolojisi kitabı : babildeki ur kenti de cennetler ve şehir arasındaki geometrik ilişkileri yöneten kozmolojik kodlar kullanılmıştır.bu dini kodlar da kutsal ve dünyevi mekanları belirlemiştir.
Hikmet talibine ibret çok.
Reklam
Galeano röportajından..
Bazen yazma isteği beni korkutuyor. Söylemek istediklerimi layık oldukları gibi anlatamayacağımdan korkuyorum. Çünkü gerçeklik ellerimden daha verimlidir. Benden çok daha fazla şey bilir. Bu yüzden çoğu sefer yazmak beni ürkütür. Ama korkuyu yendikten sonra aldığım keyif olağanüstüdür.
Cortazar ile söyleşiden..
Hayatla yazmak arasında bir ahenk kurabildiniz mi? Evet ve hayır. Bu önceliklerinize bağlı bir şey. Öncelikler, bir bireyin ahlaki sorumluluğuna dokunmaksa, aynı fikirdeyim. Ama durmadan şikayet eden birçok insan tanıyorum, “Ah, roman yazmak istiyorum ama önce şu evi satmak zorundayım, sonra vergiler var, ne yapacağım?” Bunun gibi sebepler. “Bütün gün ofiste çalışıyorum, yazmamı nasıl bekliyorsun?” Sonuçta ben de bütün gün UNESCO’da çalıştım ve eve gelip “Seksek”i yazdım. İnsan yazmak isterse yazar. Yazmak için yaratılmışsa, yazar.
bir halk kahramanı değilsin, bir öğrenci lideri değilsin bilginlerin övüncü ve şairler prensi olmadın yedi deniz boyunca gezsen de balıkbilimde ve coğrafyada ilerikahramanca değil arap kılıcın belki çapkınca biçerken bir su canavarını verevine ne gözü yaşlı kadınlar terk ettin limanlarda ne de bir münazara bıraktın ilm-i burhan üstüne geridebaharat kokuları alsa da dinleyenler seni bir edip değildin anarken Seylan’ı, Serendib’i sakalından hiç kan damladı hiç gülyağı gelsin diye beklemedi orduların zarif yelkenli geminineyi aradın kim bilebilir gençliğine ziynet hangi çağrıyı gövertti içinde kısa olgunluk çağın yüzeyseldi duyuşun, anılarla baş edişin yüce bir sebep aramadım yine de seni sevmeye Ahmet Murat
"göğsümde sedeften bir çiçek taşırım: bir büyü bu, hayata karşı yaptırdım."
Kuyudaki Bulutlar
"Saçlarını arkasında toplamış, içli bir şarkı mırıldanarak bulaşık yıkıyordu. Döneminin az bilinen gruplarından birinin yaptığı , nehir gibi çağıldayıp duran bir müzikti bu. Mırıldandığı kısımda nehrin suları azalıyor, şarkı yavaşlıyor ve sakinlik veriyordu. Uzun vadilerden koşup gelmiş bir doru atın burun delikleri gibi açılıyor ve kapanıyordu, şarkının ona araladığı evrenin kapısı."
"Bir ilişki aynı zamanda beraber yürünen bir yoldu ve onun sokağı dardı.bu nedenle yalnızlığı kendini en çok aşk konusunda ortaya çıkarıyordu "
Reklam
"kendi gerçekleri dünyayı yorumlamaya yetiyordu"
Sorumluluk aldığım bir konu üzerine çalışırken -ne kadar yoğun olsam da- farklı konulardaki düşüncelerimin de daha derli toplu olduğunu hissediyorum. Meşguliyet güzel bir şifa kaynağı.
niye böyle anne.
Günümüzde kalabalıklar içinde yalnızlık edebiyatını, modern çağ eleştirilerini,ağlak cümleleri ve gereksiz ajitasyonu sevmiyorsan yazar olman çok zor.
"odadaki iki kişinin de kendi dünyalarında olduğu ama havada gergin bir enerjinin asılı kalmadığı huzurlu sessizlikler"
yazar olucam derken yanlışlıkla üçkağıtçı olmamak adına önemli bir tesbit. Üstün şair gerçekten hissettiğini söyler, vasat şair hissetmeye karar verdiği şeyi, alt düzey şair ise hissetmesi gerektiğine inandığı şeyi söyler. -Âlvaro de Compos, Küçük Mutluluğa Not