Bir blog yazısı okudum, muhtelif açılardan Borges ; Cemil Meriç ve Pablo Neruda ile mukayese ediliyor. Cemil Meriç ile özellikle. Okudukları kitaplar, sevdikleri yazarlar o yazarlar ve kitaplar ile ilişki kurma biçimleri birbirine benzer nitelikler taşıyordu.-benzer okuma alışkanlıkları-Buna rağmen Borges ile Cemil Meriç iki ayrı yaşam tarzını, iki ayrı iklimi, ahlakı, kültürü,irfanı ve coğrafyayı temsil ediyordu. külliyetli miktarda ortak noktaya rağmen birbirine taban tabana zıt iki ayrı yazar modeli nasıl ortaya çıkmış acaba? Cemil Meriç çok istediği halde neden Misak ı Milli sınırları dışına çıkamamıştı? Dil miydi bunun belirleyici sebebi, din mi , coğrafya mı ,tarih mi,arkeoloji mi,antropoloji mi ? Yazar bu farklılığı memleket münevverlerinin hemen hiçbir konuda bedel ödemeyi göze alamayışıyla açıklıyor.Hatırlatmak sahiden de ıstırap verici ama en büyük bedellerden birini ödediği söylenen Nâzım Hikmet, Bursa Hapishanesi’nin müdürlük makamında Münevver Hanım’la halvet olabiliyordu. Beşir Fuat, Ali Kemal, İskilipli Atıf Hoca, Mustafa Suphi, Muzaffer Şerif gibi muhtelif isimleri de unutmuş değilim ancak bu bedel ödeme bahsi, yaradaki bıçak gibi duruyor durduğu yerde.
Borges ve Neruda ise yeryüzüne bakma alışkanlığının iki farklı cephesini teşkil etmiş.Neruda komünistliğine rağmen gizleme gereği hissetmediği bir hoyratlığın aynasından bakıyor insanlara.Toplumsal duruş bakımından Borgesin komünizm karşıtlığı öne çıkarılsa da Borges insanlara karşı daha zarif ve anlayışlı.“Şair”liğinin gerisine gizlenerek insanları küçümsemesi mümkün değildi mesela.