Hilekar kitabı ile geldim.
Ateşli Kanatlar Serisi'nin ilk kitabı.
Spoili bir inceleme olacak
Aslında çok uzatmak istemiyorum, kitabın konusu güzel ilgi çekici yani.
İblis avcısı olan Cassie, ekibi tarafından ihanete uğrar.
Ve iblislerin kralının oğlu olan Aidanhell' de kızımızı kurtarır.
Neden kurtardığına gelecek olursak da kehanete göre kız Aidan'a diğer krallarla savaşında yardımcı olacak.
Tabi bu arada kral ortadan kayboluyor onu atlamayalım, yakar bizi falan. :)
Sonra kızımız uyanıyor ama sanki daha önceden tanışıyorlarmış gibi bir rahat davranıyor kıza anlatamam.
Abi cehennemdesin kendine gelsene.
Karşındaki kralın oğlu hani iblislerin veliahtı olan ^_^
Neyse kız bundan hoşlanmaya başlıyor tabi kiiii
Hoşuna gidiyor tavırları, bakışları.
Ama benim.hosuma gitmedi
Kötü çocuk tavırları baydı artık, başka bir konu bulun lütfen.
Yazarın ilk kitabı mı, bilmiyorum açıkçası ama o kadar yazım hatası, devrik cümleler.
Kızın şıp sevdiliğinden bahsetmek istemiyorum bile.
Resmen fantastik kitap değil de genç kız edebiyatı okuyor gibi hissettim. Serinin devamı böyle olmayabilir ama hevesimi kırdığını söyleyebilirim.
Size iyi okumalar ^_^
Kader Sarmalı kitabı ile geldim.
Pramit serisinin IV. kitabının incelemesini yazıyorum size :)
Tabi son kitap olmadığını da duyurmak isterim.
Bolca spoiler var öncelikle onu belirteyim, aşağıya da serinin diğer kitap incelemelerini bırakıyorum.
I. inceleme;
#178465561
II. inceleme;
#178651792
III. inceleme;
#184717820
Ve sırada IV. kitabın incelemesi var.
Ben bu kitaba başlarken son kitap olacağının beklentisi ile başladım.
Ve hüsranla bitirdim yine yarım bir son.
Aslında serinin ismi de artık seriyi yansıtmıyor bence serinin ismi direk güven olmalı..
Kızımız kime güvense yolda kalıyor resmen. Kitabın başında da kimseye güvenmeyeceğim diye naralar atarak başlıyor ama devamında güvenmediği bir ben kaldım gerçekten.
Seth, Dimitri, İsis ve Yüce Ra.
İsis'e güvenmemiştim o bir haltlar karıştırıyordu zaten de Seth düzeldi Seth yapmaz dediğim ne varsa yaptı sağolsun.
Aytun'u kurtardık, Simge ölümden döndü analarına kavuştular derken bu sonu beklemiyordum.
Ödenecek bir bedel vardı alınacak bir intikam vardı, intikam bile tadıyla alınmadı.
Kitap yarım kalmış gibi hissediyorum.
Sanki su almaya mutfağa gitmişim de döndüğümde kitap ortadan kaybolmuş gibi bir his.
Ama yazarın anlatımı gerçekten güzel, akıcı bir kitap sıkılmıyorsunuz okurken.
Tavsiye ediyorum fantastik severler için.
İyi okumalar efenim.
İyi Aile Yoktur kitabının devam kitabı gibi düşünebilirsiniz.
Aslında olan şu; iki kitap birleşikmiş ama bazı çıkan sorunlar nedeniyle iki kitap olarak basılması uygun görülmüş.
Eveeeet.
İncelemeye geçelim mi?
Öncelikle toplum ne demektir, iyi toplum nedir
Aşk ve Gurur kitabını okuyanlar burada mı?
Şimdi ne alaka diyeceksiniz hemen söylüyorum.
Kitap Aşk ve Gurur'un Türkiye versiyonu.
Kibirli ve zengin bir erkek ve fakir ama gururlu bir kızımız.
3 kız kardeş birisi uçarı, birisi içine kapanık diğeri de asi.
Asi olan avukat
Avukat bir Elizabeth burada Günsel, Bay Darcy ise al-sat yapan Orhan.
Büyükada da geçen bir hikaye :)
Samimi, sıcak biraz da komik bir hikâye.
Ağır romanlar okuyanlar için dinlenme ve biraz heyecan yaşama kitabı.
Tavsiye ediyorum iyi okumalar.
Güz Delisi kitabı ile geldim.
Bol spoili bir inceleme olacak, uyarmak isterim.
Öncelikle bir yaz dizisi klasiği okuyacaksınız bunu bilmenizi isterim :)
Klişe bir hikaye.
Ailesi tarafından evlen diye baskı yapılan, nişanlısı tarafından dügünden 2 gün önce terkedilmiş kızımız Loya.
Ve eşini ve ikiz olan çocuklarından kız olanını kaybeden Kutay.
Onları kaybettikten sonra oğluyla asla ilgilenmeyen, işiyle meşgul olan bir adam.
Ve o da ne tesadüftür ki annesi tarafından evlen diye baskı gören bir adam.
Bir kafede karşılaşıp evlenmeye karar veriyorlar.
Aileler bir anda tanışıyor düğün hemen oluyor falan.
1 yıl içinde de aşık oluyorlar.
Ve her klişede olduğu gibi gerçek bir evliliğe dönüşüyor.
Tavsiye edecek birşey bulamadım kitapta.
İyi okumalar dilerim size de.
Güz DelisiRukiye Kayaarslan · Parola Yayınları · 201490 okunma
Enkaz Altındakiler kitabı ile geldim.
Bol spoili bir inceleme olacak, uyarmak isterim.
Enkaz Altındakiler, dünya genelinde düzenlenen bir yarışma.
Bu yarışma Türkiye'de de düzenlenmek istenirse ne olur?
Türkiye de ne düzgün oldu ki bu olsun?
Kumru, Uraz, Nisan, Eren ve Bulut 5 çaresiz ve kendini boşlukta hisseden genç.
Yarışmanın broşürünü görüyorlar, en çaresiz hissettikleri anda ve hemen başvuru yapıyorlar.
Hemen elemeler vs. derken artık yarışmacı oluyorlar.
Yarışmanın içeriğini anlatıyorum hemen.
Yeraltında olan 20 ev var ve bu evler numaralandırılmış. Son eve giden bir kişi 1 milyonun sahibi oluyor.
Yalnız ilk eve bir merdivenle iniliyor ve oraya gözleriniz bağlı geliyorsunuz. Siz merdivenden indikten sonra merdivenin üstündeki yer enkazla kapatılıyor.
Tabi olaylar buradan sonra başlıyor.
Bütün ülkelerde güzel giden yarışma, Türkiye'de yapımcının gereksiz gördüğü elektrik, su, yalıtım sorunları yüzünden ölümlere yol açacak duruma geliyor.
Tabii bu yarışmacıların hoşuna gitmiyor, dışardaki ailelerin de hoşuna gitmiyor çünkü onların hiç birşeyden haberleri yok.
Sizce yarışmayı kim kazanacak?
Yarışmayı tek bir kişi kazanmak zorunda mı?
Yarışma artık onlar için kazanmak istedikleri bu yarış değil, altından kurtulmak istedikleri mezar olarak gözüküyor.
Ve bunun için kazanmak istiyorlar ama yarışmayı değil, yaşamayı.
Ben beğendim konusunu, karakterlerini.
Tavsiye de ediyorum, iyi okumalar dilerim...
İtalyan Usulü Aşk kitabı ile geldim.
Ana karakter olan İnci, babasından kalan zeytinyağı fabrikasını yönetir. Ama fabrika zaman ilerledikçe borçlanıyor ve iflasa sürükleniyor tabi ki.
Ve İnci, tanıdıkları sayesinde İtalyan iş adamı olan Dante Delfino ile ortak olur.
Tabi kızımız Dante beyi gördüğü gibi aşık oluyor.
Ve olaylar bundan sonra başlıyor.
İnci, İtalya'da Dante eşliğinde birkaç gün geçiriyor. Dante, Gömeç'e geliyor ve işler ilerliyor.
Kitap tam olarak bir yaz dizisi tarzında.
Birkaç günde okuyup bitirebileceğiniz bir kitap, tabi ben 9 günde anca bitirdim çünkü hayat şartları... :)
İnci'nin aşkı saf ve sadık ama Dante kitap boyunca samimi gelmedi. Sanki Dante birşeyler saklıyor gibi ve İnci kitap sonunda bunu bulacak gibi geldi ama asla öyle birşey olmadı :( biraz ekşın ya :)
Romantik kitap seven okumalı bence.
Vıcık vıcık bir aşk hikayesi yok tabi kiii :)
Daha sade, mesafeli bir ilişki diyebilirim sonradan halat kopuyor tabi. :)
Neyse tavsiye ediyorum, hoş bir kitap.
İyi okumalar efenim :)
Rüzgarı Yaşamak kitabı ile geldim.
İlk kitabın incelemesini aşağıya bırakıyorum.
#186183733
Yine de bir özet geçmek istiyorum.
Rüzgar, bir hastane de asistan doktor olarak çalışıyor.
Ve çok çalışkan bir asistan doktor aslında.
Bir gün kapısında notlar buluyor ama dikkate almıyor.
Tabi sonradan iş ciddileşiyor.
Kimin olduğu da anlaşılınca ortalık karışıyor.
Hastaneden sapığa tepki yağacagına Rüzgar'a tavır alıyorlar, suçlu gözüyle bakıyorlar.
Ama Rüzgar, kimseyle ilgilenmiyor, ailesi saydığı insanlarla yaşamını sürdürüyor.
Bir Tuna'da bize düşer mi, Yazar Hanımcığım?
K. Kübra Berk :)
Kitabın konusu gerçekten güzel, karakterlerin gücüne hayran kaldım.
Ela'nın zekasına hayran kaldığımı da söylemek isterim :)
Ve ailenin bir araya gelmesi çok güzel. Geçmişten gelseler bile *_*
Tabi güzel olduğu kadar kötü şeyler de oluyor, Rüzgar'ın babası gibi. Rüzgqr'ın geçmişini de buradan sonra öğreniyorsunuz.
Ben kitabı çok beğendim. Güçlü kadın olsun yeter ki bir karakter *_*
Size de tavsiye ediyorum seriyi.
Keyifli okumalaar :)
Rüzgarı YaşamakK. Kübra Berk · Ephesus Yayınları · 20211,773 okunma
Rüzgara Dokunmak ile geldim.
Kitap o kadar güzel ki, konusu, karakterleri, akıcılığı.
Aklımda kalacak kitaplardan.
O zaman başlayalım incelemeye.
Rüzgar Ulu, ana karakterimiz.
İstanbul Şehir Hastanesinde bir asistan doktor.
Hastane ortamında tam bir savaş hakim, çok çalışan hastayı ve ameliyatı kapar.
Hastanede çalışan ya da Doktorlar izleyen mutlaka anlar ne demek istediğimi :)
Rüzgar'da çok çalışkan bir asistan doktor.
Hastalar onun olmasa bile bilgisi olsun diye bütün hastaların dosyalarına bakan bir kız. Ameliyatlar için doktorların peşinden aylar öncesinden koşan bir kız.
Yine böyle nöbetten döndüğü bir gün kapıda bir not bulur. "Ben geldim"
Notun altında isim yazmıyor ve Rüzgar bir yanlışlık olduğunu düşünüp, dikkate almıyor.
Ama notlar devam ediyor ve Rüzgar rahatsız olmaya başlıyor, çevresindekilerden şüphelenmeye başlıyor. Önce yan komşusundan daha sonra iş arkadaşlarından ama kim olduğu ilerleyen sayfalarda anlaşılıyor. Aklımdan geçirdiğim kişi olması şaşırtmadı açıkçası. Yer mi Anadolu çocuğu? :)
Sapığın kim olduğu bulunsa da şahitleri beni deli etmeye yetti. Bir kadının başka bir kadına destek değil de köstek olması beni üzdü.
Yazık.
Neyse ben beğendim kitabı, seriye devam ediyorum.
Size tavsiyem; kimseye güvenmeyin.
Keyifli okumalar :)
Rüzgara DokunmakK. Kübra Berk · Ephesus Yayınları · 20202,569 okunma
Bir Bahar Akşamı kitabı ile geldim.
Başta klişelerle dolu bir yaz dizisi tarzı bir kitap bekledim, şimdi yalan söylemek istemem.
Ama beni haksız çıkardı.
Bahar, küçük yaşta bebeklerini giydirmeye başlamış bir moda tasarım okumuş kızımız.
Bir dükkanı var elbette.
Ama devamlı olan
Kalıntı 1 kitabı ile geldim.
Ana karakterimiz Ezel, kendisine klinik açmak isteyen bir psikiyatrist.
Bir gün bir e posta alıyor ve ünlü bir iş adamı olan Barbaros Özekli, Ezel'i şirketine davet ediyor.
Bir iş teklifi sunuyor ve kızı Karmen' in şizofren hastası olduğunu ama evde tedavi edebileceğini söylüyor.
Ezel, ilk başta kabul etmek istemiyor ama gece ablasını rüyasında görüyor.
Ablası "kıza yardım et" diyor.
Bu arada annesi ve ablası şizofreni hastalığı yüzünden intihar etmiş.
Ezel, aklına onlar gelince ve ablasının rüyasında dedikleri de eklenince kabul ediyor.
Karmen'in yaşadığı ev eski şato benzeri, karanlık bir kale. Karamsar bir ev, herşey koyu ahşah ve eski.
Ve Karmen'in hayali bir arkadaşı var, herkesin anlattığına göre.
Acaba hayali arkadaş mı?
Ya da çok daha ötesi?
Belki lanetli bir yaratık?
Belki de bir iblis?
Ezel, Karmen'i iyileştirebilecek mi?
Peki ya Karmen zaten iyiyse?
Olaylar çok farklı gerçekten, böylesini beklemiyordum.
Ama Karmen'in durmadan ondan vazgeçemem demesi, beni baydı. Bir de ağlaması var durmadan.
Ezel, seni seviyorum, sen iyi adamsın ama o da çok iyi adamdı. Onu ben yaptım böyle demesi insana cinnet geçittitiyor.
Buraya bir de uyarı bırakmak istiyorum. Kitapta fazlaca cinayet içeriği bulunmakta o yüzden 18 yaşından küçüklerin okumasını tavsiye etmiyorum.
Ve son sahne der geçerim...
Keyifli okumalar.
Otranto Şatosu kitabı ile geldim.
İlk olarak kitabın yazarı ve kitap hakkında bilgi vermek istiyorum.
Batı edebiyatında gotik edebiyat türünün ilk ve en ünlü örneği, ünlü İngiliz yazar Horace Walpole’un Otranto Şatosu (Castle of Otranto) adlı eseridir.
Aşağıya Gökhan Akmaz'ın Dokuz
Selamlaaar :)
Bol spoili bir inceleme olacak!
Size
Aslıhan Doğa'nın Bukalemun serisi ile geldim. Kitap serinin V. ve son kitabı,
Bukalemun - Ateş.
Diğer incelemeleri sırasıyla aşağıya bırakıyorum.
I. inceleme;
#185294975
II. inceleme;
#185354771
III. inceleme;
#185482896
IV. inceleme;
#185543169
Ve gelelim son incelemeye;
Biliyorsunuz ki son bölümde katilin kim olduğunu öğrenmiştik ve önümüzde bir tatil planı vardı.
Tatile gittikleri yer; Nermin'in ölmeden önce son 2 yılını geçirdiği çiftlik evi.
Anı tazelemek gibi olacak biraz.
Dönünce ise gerçekler, saklanan sırlar açığa çıkıyor ve hafifliyorlar. :)
Bol bol düğün göreceksiniz son kitapta.
Ve bebekler de var.
Sizce kim hamile?
Peki, Yaman'ın oğlu ya da kızı olduğunu düşünürsek o da babası gibi saplantılı olur mu?
Bol gülmeli ve ağlamalı bir seriydi.
Ağladığımı, güldüğümü - ki gülünce annem delirdi kız der gibi baktı ama - heyecanlandığımı bile farkettim. Ben beğendim, ki seri kitaplara ayrı bir ilgim var. Buna çok ayrı bir ilgim oluştu.
Keyifli okumalaaaar :)
Bukalemun - AteşAslıhan Doğa · Theseus Yayınevi · 2021145 okunma
Aslıhan Doğa'nın Bukalemun serisi ile geldim.
IV. kitaptayız,
Bukalemun - Yaman.
Önceki incelemeleri sırasıyla aşağıya bırakıyorum, önce onları okursanız anlaşılması daha kolay olur.
I. inceleme;
#185294975
II. inceleme;
#185354771
III. inceleme;
#185482896
Gelelim şuan ki incelememize.
Son kitabı okuyanlar bilir ki, yeni bir sorunu vardır Alaz ve Bozdumanlar'ın.
Tahmin edilene göre Çakal'ın oğlu Sayko, intikam için Sansar'ı tutmuştur.
Sansar, hedefini hiç kaçırmayan bir kiralık katildir.
Haber iki ailenin de evine bomba gibi düşer.
Alaz, artık hedeftir.
Ben bekledim ki klişe gerçekleşecek, birisi yoğun bakımda yatacak. Ama tabi ki olmadı öyle birsey.
Ve katil ummadığım birisi çıktı, katili tutan da öyle. Bu kadar ileri gideceğini tahmin etmemiştim. Yazık...
Yalnız benim tavırlar sanki karşımda olsa yüzüne tüküreceğim gibi :)
Önceki kitapta aksiyona biraz ara vermiştik, bu kitapta bol aksiyon oldu ve aramıza yeni katılanlar da oldu.
Yeni karakterler demek, yeni aşklar demek.
Her kitapta olduğu gibi bazı yazım yanlışları var, bir de pdf olduğu için sayfalar bazı aralıklarla kendini tekrar ediyor. Bu hoşuma gitmedi. Tam böyle kitaba dalıyorum, sayfayı değiştiriyorum hooop aynı sayfa. Üzdü.
Ama bunlar dışında beğendiğim bir kitap oldu.
Ben seriye devam ediyorum.
Keyifli okumalaar :)
Bukalemun - Yamandağlı kitabı ile geldim.
Kitap serinin III. kitabı, önceki kitapların incelemesini aşağıya bırakıyorum.
I. kitabın incelemesi;
#185294975
II. kitabın incelemesi;
#185354771
Gelelim III. kitaba.
İntikam alındı biliyorsunuz ki.
Artık Çakal yok, denizin ortasına atıldı cesedi. :)
Bir süre balık yenmez, Oğuz'un dediği gibi.
Aa bu arada söylemeyi unuttum, Bozdumanlar ve Alaz ailesi artık kocaman bir aile.
Çokca düğün olacak, Zilal Ana düğüne doyacak bu kitapta. :)
Ama gel gelelim düşmanlar bitmiyor.
Arap Kasım bitiyor, Sayko Necip çıkıyor ortaya, o bitiyor diğerleri.
İlk iki kitap bol aksiyonlu olsa da bu kitap biraz daha dinlenme, soluklanma kitabıydı.
Herkes birbirini tanıdı, sevdi, anladı.
Cevapsız soru kalmadı.
Ama son sahne hiçbir şeyin bitmeyeceğini açık açık söylüyor.
Ben sıradaki kitaba geçiyorum, seri daha bitmedi :)
Sizi de beklerim, iyi okumalar. :)