Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

PhD. Mehmet Yiğit Okuroğlu

PhD. Mehmet Yiğit Okuroğlu
@MYigit22·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Üniversite - Bir Dekan Anlatıyor
Üniversite - Bir Dekan AnlatıyorHenry Rosovsky
7.4/10 · 154 okunma
Reklam
Tarihsel olarak, sosyolojinin kökenleri tarihtedir. Tarih, diğer bütün sosyal bilimlerin büyük anne bilimidir. İnsan hakkındaki hiçbir şeyin tarihe yabancı olmadığı söylenebilir. Antropoloji, etnoloji, folklor ve arkeoloji, tamamen değilse de çoğunlukla tarihin başladığı görevi tamamlamak ve tarih araştırmasının ilk ortaya attığı soruları cevaplamak için gelişmiştir. Tarihte ve onunla bağlantılı etnoloji, folklor ve arkeoloji gibi bilimlerde, sosyolojinin açıklamak istediği insan doğasının ve deneyiminin somut kayıtlarına sahibiz. Bu anlamda insan doğasının ve deneyiminin tarih somut, sosyoloji de soyut bilimidir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Düşününce, kamuoyunun aslında kamuyu oluşturan kişilerin tamamının, hatta çoğunluğunun bile fikri olmadığı bariz olacaktır. Aslında, kamuoyu derken kastettiğimiz herhangi birinin fikri değildir. Toplumun genelinin eğilimlerinin birleşimini yansıtan bütünleşmiş bir fikirdir. öte yandan, parçası olduğu kamuyu oluşturan bireyler arasından fikirleri kamuoyuyla bire bir örtüşen kimseyi tanımasak bile kamuoyunun varlığını kabul ederiz. Yine de kamuoyu oluşturma sürecine katılan bir şahsın kişisel ve özel görüşleri çevredeki kişilerin görüşleri ve kamuoyu tarafından etkilenmektedir. Bu anlamda her görüş aslında kamuoyudur. Kamuoyu, oluşma biçimine ve varlığın biçimine göre -yani onu oluşturmak için birlikte davranan bireylerden görece bağımsız olarak- kolektif temsilin ana özelliklerine sahiptir. Kamuoyunun tarafsız olduğu anlamda kolektif temsiller de tarafsızdır ve tıpkı kamuoyunun yaptığı gibi tamamen değil ama göreceli olarak dış güçler gibi kişisel algıları istikrarlılaştırarak, standartlaştırarak, bilindikleştirerek ve aynı zamanda uyararak, genişleterek ve genelleştirerek kendilerini bireyler üzerine dayatırlar.
Günler sonsuz bir şekilde birbirini yineler ve izler, ve her şey uçup kaçıcı, geçici hale gelir ama melankoli geçmez: Kişi, fiziksel acıyla hiçbir alakası olmayan bir acıya dalmıştır.
Reklam
Melankolinin psikotik deneyim olarak ortaya konması ise, klinik açıdan olağanüstü bir anlam taşır: “Melankoli, psişik olarak, derin ve acılı bir yılgınlık, dış dünyaya yönelik ilgi kaybı, sevme yetisini yitirme, herhangi bir etkinlik karşısında tutukluk duyma, kendini azarlama ya da kendine hakaret etmeyle, nihai noktada ise cezaya dair hezeyanlı beklentiyle ifade bulan kendini küçümseme özellikleri gösterir.”
“Yas, kaçınılmaz olarak, sevilen bir kişinin ya da onun yerine geçen bir şeyin, örneğin vatanın, özgürlüğün, bir idealin vb gibi soyut bir şeyin kaybına yönelik bir tepkidir.
Comte'a göre birey bir soyutlamadır. İnsan, yalnızca insanlığın yaşamına katılmak yoluyla bir insan olur ve "toplumun bireysel öğeleri canlı bir varlıktan daha ayrılabilir görülse de sosyal uzlaşma hayati önem taşımaktadır." Dolayısıyla özgürlük ve bağımsızlığına rağmen bireysel insan gerçek anlamıyla "Büyük Varlığın bir organı"ydı ve büyük varlık da insanlıktı. Comte insanlık başlığı altına sadece bütün yaşayan insanları yani insan ırkını değil hepimizin içine doğduğu ve katkıda bulunduğumuz ve sonraki nesillere eğitim ve gelenek süreçleriyle kaçınılmaz olarak aktardığımız ırkın sosyal mirasını oluşturan gelenek, tecrübe, görenek, kültürel fikir ve idealler gibi konuları da koymuştur. Bu Comte'un sosyal organizma olarak ifade ettiği şeydir.
Tarihsel olarak sosyolojinin kökenleri tarihe dayanır. Bir bilim olarak varlığını, tarihsel gerçeklerin açıklanmasında kesin yöntemlerin kullanılmasına borçludur. Bunu başarmak için yapılan girişimde tarihten oldukça farklı bir şeye dönüşmüştür. En yakından ilişkili olduğu psikoloji gibi tabii ve nispeten soyut bir bilim haline geldi ve tarih araştırmalarının yerine geçmek yerine onlara yardımcı oldu. Bütün mesele şu genel ifadeyle özetlenebilir: Tarih yorumlar, doğa bilimleri açıklar. Tecrübelerimizin yorumlanmasına bağlı olarak öğretilerimizi ifade eder ve inançlarımızı yaratırız. Öte yandan, olgulara dair açıklamalarımız doğayı ve insan doğasını, insanı ve fiziksel dünyayı kontrol etmek için kullanılan teknik ve pratik aygıtların temelidir.
Freeman, Comparative Politics [Karşılaştırmalı Siyaset] derslerine bu yargıyla başlar: "karşılaştırmalı çalışma yöntemi zamanımızın en büyük entelektüel başarısıdır. Daha önce karanlık ve karışıklık içinde örtülü olan insanlık bilgisinin tüm dallarına ışık ve düzen getirmiştir. Daha önce rastgele tahmine dayanan bir alana ahlaki kesinliğe uzanan bir dizi argüman aktarmıştır. Çoğunlukla dışsal kanıttan yoksun olan konulara daha inandırıcı ve hatasız içsel kanıt formları getirmiştir."
Reklam
Dünyanın en büyük olayları insan zihninde geçer derler. Dünyanın en büyük günahları da insan zihninde işlenir.
Etkilenen kişi artık kendi fikirleriyle düşünemez, kendi tutkularıyla yanıp tutuşamaz hale gelir. Sahip olduğu erdemler bile gerçek değildir artık, Günahları bile ödünçtür; günah diye bir şey varsa tabi. Artık bir başkasının müziğindeki bir yankıdan, kendisi için yazılmamış bir rolü oynayan bir oyuncudan ibarettir. Oysa yaşamın amacı kendi kendini geliştirmek, tekâmül etmektir. Dünyaya gelme sebebimiz özümüzün farkına varmaktır. Bugünlerde insanlar kendilerinden korkar oldu. Görevlerin en ulvisini, kendilerine karşı olanı unuttular. Hayırseverler hayırsever olmasına, açları doyurup yoksulları giydiriyorlar. Gelgelelim kendileri çırılçıplak, ruhları açlıktan kıvranıyor. Cesaret denilen şey insanlığı çoktan terk etmiş. Belki de hiç cesur olmadık. Ahlakın temelindeki toplum korkusu, dinin sırı ise Tanrı korkusu: İşte bizi yöneten iki sey. Yine de...
962 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.