Anlaşılmak, sevilmekten daha lüks ve zor ulaşılabilir duygu. Hele böyle bir zaman diliminde oldukça ehemmiyetli bir his. Hasbelkader sevebiliriz, belki de seviliriz fakat anlaşılır mıyız bu gerçekten de meçhul; anlaşılabildiğimiz kadar mutluyuz, diğerleri geçici his parçaları.
Yabani değilim; yalnızca muhatap kalitesini bulamadığım ve hatta aramaktan da vazgeçtiğim bir yüzyılın berbat diyaloglarına, seviyesiz muhabbetlerine, vasat heyecanlarına, samimiyetten uzak konuşmalarına, öylesine ilişkilerine uzak durmayı ısrarla seçiyorum; böyle iyi.
Zihniyet olgun değilse yaşın önemi yok, mantık ağır basmıyorsa fiziksel özelliğin bir kıymeti yok, zekada birleşilmiyorsa herhangi bir ilişkinin manası yok, birlikte keşfedilmeyecekse zaman kaybının gereği yok, temeli çürükse vaadin hükmü yok.
Yalnız, mutsuz, bazen somurtkan ya da yabancılaşmış olmak bu çağın samimiyetsiz ilişkilerine alet olmaktan, emeksiz icraatlerinin içinde bulunmaktan, kılıksız karaktersizlerle muhatap olmaktan ve -mış gibi yapmaktan iyidir; evvela dürüst kalmak mühim, en çok da kendimize.
İlişkilerde sevgiden söz ediyorsak bahane asla bir kavram olarak ön plana çıkmamalı; herkesin vakti kendisine göre elbette kıymetli ancak ayrılmayan vakit, bulunan bahane, takılan kulp sevgide her şeyi öldürür, ayrılmayan zamanı ve gösterilmeyen ilgiyi hiçbir sözcük savunamaz.