Psikanalizin anlattığı hikayeye göre, hüsran duygusu hissetmezsek gerçekliğe ihtiyaç duymayız ve gerçeklikle başa çıkmak için gerekli araçlara sahip olup olmadığımızı keşfedemeyiz. İnsanlar bizi hüsrana uğratarak gerçeklik kazanır; hüsran duygusu yaratmadıkları müddetçe fantazi figürleri olarak kalırlar.
Bion'a göre, hüsran yüzünden hüsrana uğrarız; hüsranın içini boşaltıp ondan kaçınırız. Hatta bazen onu hazza dönüştürerek ondan kaçınır ya da tatmin etmediği bariz olan hazları kendimize yuttururuz.
Bion'u ciddiye alırsak, hüsranlarımızı düşünmediğimiz -anlamadığımız, ölçüp tartmadığımız, doğru şekilde ifade etmediğimiz- taktirde bizi tatmin edecek şeylerin peşine düşemeyiz demektir. Ne olduklarından haberimiz bile olmaz.
Belki daimi bir öfke içindeyizdir ve kendimize yetemediğimiz için kendimizden, istediğimiz şeyi hiçbir zaman tam anlamıyla vermedikleri için de başkalarından intikam alıyoruzdur.
Ayırdına varılmamış, ortaya koyulmamış bir hüsrana ne çare bulunur ne de varlığı kabul edilir; bağımlılık daima hüsran bağımlılığıdır (tanımlanmamış, kolay yoldan çare bulunmuş hüsrana bağımlılık denir).
“Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna”