Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ekin

Ekin
@Maurois
33 okur puanı
Ocak 2015 tarihinde katıldı
Karşındakini ciddiye almazsan, onunla iyi geçinebilirsin.
Reklam
Çok ama çok daha genç gösterdiğimi söyledi. Ne zaman yaşımı söylesem bu tepkiyle karşılaşırım. Bense kendimi çok ama çok daha yaşlı hissediyordum.
...bir kapı yoktu, kendi içimde kilitli kalmıştım ben.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kimse heykellere dudakları için bak­maz. Dudakların güzelliği hareketlerindedir.
Yalnızsın. Yalnız bir adam gibi yürümeyi, aylak aylak dolaşmayı, sürtmeyi, bakmadan görmeyi, görmeden bakmayı öğreniyorsun. Saydamlığı, hareketsizliği, varolmayışı öğreniyorsun. Bir gölge olmayı ve insanlara sanki hepsi birer taşmış gibi bakmayı öğreniyorsun. Oturur durumda, yatar durumda kalmayı, ayakta durmayı öğreniyorsun. Her lokmayı çiğnemeyi, ağzına götürdüğün her parça yiyecekte aynı manasız tadı bulmayı öğreniyorsun. Resim galerilerinde sergilenen tablolara sanki duvar parçalarıymış, tavan parçalarıymış gibi, duvarlara, tavanlara da yağlı boya resimlermiş gibi bakmayı öğreniyorsun, üstlerindeki hep başa dönen onlarca, binlerce yolu, amansız labirentleri, kimsenin çözemeyeceği metni, parçalanmakta olan yüzleri bıkmadan yorulmadan izliyorsun.
Reklam
Unutmayı öğrendiğini, günün birinde unutmak için kendini zorladığını unutuyorsun.
Artık hiçbir şey istememek. Bekleyecek bir şey kalmayana kadar beklemek. Avare dolaşmak, uyumak. Kalabalıkların, sokakların seni sürüklemesine seyirci kalmak. Su oluklarını, parmaklıkları, kıyılar boyunca akan suyu izlemek. Rıhtımlar boyunca gitmek, duvarların dibinden yürümek. Zaman kaybetmek. Tüm taşanlardan, sabırsızlıktan kurtulmak. Arzulamayan, gücenmeyen, isyan etmeyen biri olmak. Önünde, zamanlar boyunca, kıpırtısız, bunalımsız, kargaşasız bir yaşam olacak: ne bir pürüz, ne bir dengesizlik. Dakikadan dakikaya, saatten saate, günden güne, mevsimden mevsime, hiç bitmeyecek olan bir şey başlayacak: bitkisel yaşamın, iptal edilmiş yaşamın.
Zaman geçiyor, ama sen saati bilmiyorsun...
KöpekIerin Tanrısı, kedilerin Tanrısı, yoksulların Tanrısı olabilirsin, elinde bir tasma, biraz ciğer, biraz servet olması bunun için yeterlidir, ama asla bir ağacın efendisi olmayacaksın. Kendin de bir ağaç olmayı istemekten başka bir şey yapamayacaksın.
Tüm yaşamını bir ağacın karşısında geçirebilirmişsin gibine geliyor, onu tüketmeden, anlamadan, çünkü anlayacağın bir şey yok; sadece ona bakarak.
Reklam
Senin gibi banklara oturup tozlu kumda aynı yamuk daireyi durmadan çizip silen umutsuzluk anıtları, çöp sepetlerinde bulunmuş gazetelerin okurları. En kötü havanın bile durduramayacağı aylaklar.
Uyumuyorsun, ama uyku artık gelmeyecek. Uyanık değilsin ve hiç uyanmayacaksın. Ölü değilsin ve ölüm bile seni kurtaramayacak...
Bitmek bilmez, yorulmak bilmez yürüyüş. Elinde görünmez valizler taşıyan bir adam gibi yürüyorsun; gölgesini izleyen bir adam gibi yürüyorsun. Kör yürüyüşü, uyurgezer yürüyüşü; mekanik adımlarla, sonu gelmezcesine, yürüdüğünü unutana dek ilerliyorsun.
Meydanlardaki küçük parkların ve bahçelerin banklarında oturuyorsun, tıpkı bir emekli, bir ihtiyar gibi, oysa topu topu yirmi beş yaşındasın.
Sabırlısın ama beklemiyorsun, özgürsün ama seçmiyorsun, müsaitsin ama hiçbir şey seni harekete geçirmiyor. Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey talep etmiyor, hiçbir şeyi dayatmıyorsun. Hiç dinlemeden duyuyor, hiç bakmadan görüyorsun: tavanlardaki çatlakları, parkenin dilimlerini, yer karolarının desenlerini, gözlerinin çevresindeki kırışıklıkları, ağaçları, suyu, taşları, geçen arabaları, gökyüzünde bulut şekilleri çizen bulutları.
183 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.