- E ne var yani anne yaa... Noolur biraz dışarı çıkıp kardan adam filan yapsam, kartopu oynasam...
- Olmaz! Koca gelinlik kızsın... konu komşunun gözünün önünde, kızışmış karılar gibi yolun ortasında kardan adam, herif filan yapılmaz... " İçi adam çekiyo" derler... fingir fingir kartopu oynanmaz... "Hafif kız" diye adın çıkar... Namusuna konuşurlar, "Hoppa" derler...
- Hoppalaa, ne alakası var şimdi... Niye adım çıkıyormuş... Kar yağdığında dışarı çıkan herkes hoppa mı oluyo... Eskimoların hepsi orospu mu yani?
Ben artık fıkralarımı başka kadınlara anlatıyordum. Çünkü o hepsini ezbere biliyordu ve ben fıkraya başladığımda boş tabaklarla birlikte mutfağa gidiyordu. Ben bir süre sonra onunla değil, fıkralarımı gülen kadınlarla sevişmek istemeye başladım. Doğrusunu söylemek gerekirse ki çoğu zaman gerekmez - bazı bu çeşit sevişmelerim de oldu - ama o zaman da hızla koşup ona sarıldım. Kuş ağzında dudakları titredi. Ürkek kanatlar gibi. Onu öyle çok seviyordum ki aşık olmaya yüreğim varmıyordu. Sevgiyle sınırlı tutmak istiyordum. Çünkü aşk, iki sevdalının kötülüğün sınırında tutkuyla buluşmasıydı. Yorucuydu, tehlikeliydi... ama o aşık olamayacak kadar kırılgandı.
Geceydi... Ürperiyorduk... kanlı, heyecanlı insanlar değildik, bir roman okurunun düş kahramanlarıydık. Bizi yazanın kim olduğunu hiçbir zaman bilemeyecektik...
Her şey daha önce yaşanmış... kullanılmış ilişkilerdeki ikinci el ucuzluğunu aşk zannediyoruz... hayır o sözler söylendi... hayır o şarkıya ağlandı daha önce...