Sen miydin o, yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat-sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi
Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık öyle seçik ki
Başucumda bir sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
Bu ayaklar benden hesap soracak,
Bir düşüncenin peşinde dolaştırdım sokak sokak ,
Bu baş, bu eğilmez baş da öyle
Bazı sarhoş ,bazı yorgun
Her zaman bir yastığa hasret!
Bu ciğer de hesap soracak,
Esirgedim, güneşini, havasını
Rıfat Ilgaz
Kullandığı dildeki akıcılık, karakter analizindeki başarıyla birleşince insana sanki kitabın içindeymiş gibi hissettiriyor.
Şöyle düşünün; bir gemiye biniyorsunuz, indiğinizde ise bambaşka bir siz olarak iniyorsunuz.
Hiçliğe hapsolan bir insanın neler hissedeceğini aşama aşama çok gerçekçi bir şekilde anlatan kitap. Yazar anlatmak istediklerini dr. b üzerinden anlatıp czentovic'in penceresinden bakmayı lüzumsuz gördüğü için mi, yoksa czentovic empati kuramayacağı bir karakter olduğu için mi detaya girmedi bilemiyorum; ancak czentovic karakterinin de iç dünyasını anlayabilmek isterdim.
SatrançStefan Zweig · Bilgi Yayınevi · 2016236,6bin okunma
Tanı beni, tanı beni artık!” diye haykırıyordu bakışlarım. Fakat senin gözlerinde sevimli ve hiçbir şey bilmeyen bir gülümseme vardı.
Beni bir defa daha öptün.
Ama beni tanımadın.
Okuduğumuz şey aşk, sevgi, bağlılık betimlemesinden ziyade obsesifliğin uç örneklerinden biriydi.
Kitap ince mevzu uzun ve derindi.
Bir erkeğin, bir kadının dünyasını ve duygularını bu kadar güzel bir şekilde ifade edebilmesi insanı gerçekten şaşırtıyor.
Tek solukta okunabilecek bir kitap, bitirdiğiniz zaman ise içinizde boş bir duygu beliriyor tıpkı sonunda ölüm olan, şaşırtıcı bir şekilde biten filmleri izlediğinizdeki gibi.
Dışarda ne yaptığını bilmeyen insanlığın yaratmış olduğu acıdan uzak sonsuz bir dünya duruyordu ve onun için parlıyordu,sonsuz gökyüzünün altındaki sonsuz yıldızlar.
Keşke biraz daha devam etseydi dediğim sürükleyici bir kahve yapıp kahvem bitene kadar kitabın bittiği ama keyif aldığım güzel bir kitaptı.
Paula’nın ısrarcı tavırları biraz sıksada okunası olduğuna kanaat getirdim.
Stefan zweig’den devam edeceğim sanırım.
Ufak tadımlık uyku öncesi güzel bir okuma oldu.
MecburiyetStefan Zweig · Venedik Yayınları · 201961,6bin okunma