Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

MR.NOBODY

Sabitlenmiş gönderi
KAFKA ve Oyuncak Bebek
Franz Kafka rutin yürüyüşlerini yaptığı parkta küçük bir kıza rastlamış. Kız ağlıyormuş. Oyuncak bebeğini kaybetmiş ve bu onu oldukça üzmüş. Kafka bebeği onun yerine aramayı önermiş , ertesi gün aynı noktada buluşmak üzere sözleşmişler… Bebeği bulamaması üzerine Kafka küçük kıza bebeğin ağzından bir mektup yazmış, buluştuklarında kendisine okumuş : “Lütfen benim için kederlenme, dünyayı görmek için uzun bir yolculuğa çıktım. Sana başımdan geçenleri anlatacağım.” Bu bir çok mektubun ilkiymiş. Kafka, küçük kızla her buluştuğunda sevgili oyuncak bebeğin hayali maceralarını özenle yazdığı mektuplardan ona okurmuş. Küçük kız da bu şekilde avunurmuş. Derken , görüşmelerin artık sonu gelmiş. Kafka son görüşmede küçük kıza bir oyuncak bebek getirmiş. Küçük kız , aslından oldukça farklı olan oyuncak bebeğe şaşkınlıkla bakakalmış. Bebeğe iliştirilmiş bir not küçük kızın şaşkınlığını gidermiş : “Yolculuğum beni çok değiştirdi…” Uzun yıllar sonra , artık bir yetişkin olmuş olan küçük kızımız , gözü gibi baktığı bebeğinin , gözünden kaçırdığı bir çatlağının içine sıkıştırılmış bir mektup bulmuş. Kısaca şöyle yazmaktaymış : “ Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin , ama sonunda sevgi başka bir surette geri dönecek.” ..
Reklam
Akıl gözünü kapatmış kişi kördür. Bir başkasına ihtiyaç duyan, yaşamını sürdürmek için gerekenleri kendisi karşılayamayan biri dilencidir. Olan bitenlerden memnun olmadığı için ortak doğamızdan kendini soyudayan kişi çıbandır; seni ve her şeyi yaratan doğadır çünkü. Ruhunu diğer tüm akıllı canlıların bir parçası olduğu ruhtan ayıran biri, toplum için fitneci bir yurttaştır.
İşin özü yaşam kısadır. Şu anı ihtiyat ve adaletle işe yarar bir şekilde kullan. Rahatlarken bile makul ol.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Huzur istiyorsan, pek az şey yap," diyor Demokritos. Toplumsal bir canlı olarak doğan birisinin aklının ihtiyaç duyduğu şeyleri ve taleplerini, onun istediği gibi yapmak daha iyi değil midir? Çünkü yalnızca daha iyi şeyler gerçekleştirmek huzuru sağlamaz, daha az şey yapmak da sağlar. Söylediğimiz ve yaptığımız şeylerin gereksiz olanlarından vazgeçersek, hem boş zamanımız hem huzurumuz artar...
Güzel olan bir şeyin başka bir şeye ihtiyacı var mıdır? Yasa, gerçek, saygınlık, cömertlik gibi. Bunların hangisi övüldüğü için iyidir, ya da hangisi yerildiği için mahvolmuştur? Zümrüt çirkinleşir mi övgüler düzülmezse? Ya altın, fildişi, mor renk, lir, hançer, çiçekler, çalılar?
Reklam
Tanrı‘ya en yakınlaştığımız yer kendi ruhumuzdur.
Tanrısal Işıktan Uzaklaşmak...
Plotinos’a göre dünya iki kutup arasında gerilidir. Bir uçta“Bir” diye adlandırdığı tanrısal ışık yer alır. Plotinos bazen buna “Tanrı” da diyordu. Diğer uçta ise, “Bir”in ışığının hiç mi hiç ulaşmadığı mutlak karanlık vardır. Plotinos’un burada anlatmak istediği karanlığa aslında var olmadığıdır. Karanlıkyalnızca ışığın
Epikuros, gayet basit bir şekilde, “ölüm bizi ilgilendirmez.”diyordu. “Biz varolduğumuz sürece, ölüm yoktur; ölüm olunca da, biz artık yokuz.” (Bu anlamda kimse kendi ölümünden acı çekemez.)
Yaşamdan haz almanın ön koşulları, Eski Yunan idealleri olan kendini denetleme, kanaatkârlık ve ruh dinginliğidir. Çünkü arzular denetlenmelidir. Ruh dinginliği de acılara göğüs germemizi kolaylaştırır.
Reklam
Gölğe etme, başka ihsan istemem!
Diogenes’in kilden bir fıçı içinde yaşadığı ve bir aba, bir baston ve bir ekmek torbasından başka hiçbir şeyi olmadığı söylenir. (Bu durumda elinden mutluluğunu almak pek de kolay bir iş olamazdı elbette!) Bir keresinde Diogenes fıçısının önünde yatmış güneşlenirken Büyük İskender onu görmeye gelir. Diogenes’in önünde durup bu bilge kişinin kendisinden istediği ne varsa onu dilemesini, her türlü isteğini hemen yerine getireceğini söyler. Diogenes’in buna cevabı: “Gölge etme, başka ihsan istemem!” olur. Çünkü Diogenes kendisinin o büyük komutandan hem daha zengin, hem daha mutlu olduğunu biliyordu. İstediği her şeye sahip değil miydi zaten?
Sokrates’in bir gün pazarda bir tezgâhın önünde durup şöyle dediği anlatılır: “Ne kadar çok şey var hiç mi hiç işime yaramayan!”
Tüm insanlar biraz gariptir. Ben de bir insan olduğuma göre benim de garip olmam doğal.
Başkalarının verdiği imkanla ışık saçan biri olma, başkalarının yardımıyla elde edilecek sükunete ihtiyaç duyma. Özetle bir adamın kendi başına dik durması gerekir, dik tutulması değil
Kamu yararına değilse, hayatının kalan kısmını, başkaları hakkında düşüncelerle yıpratma. Çünkü bir başkasının işlerine, ne düşündüğüne, neyi yapıp ettiğine, neyi ne amaçla söylediğine, neyi aklından geçirdiğine, neyi planladığına ve bunun gibi diğer şeylere kulak asarsan kendine özgü yönetici ilkesiyle ilgilenmekten uzaklaşırsın
11,7bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.