eylüldü ve her eylülde olduğu gibi senin etkin altındaydım, sen olmayınca fazlasıyla kalabalık, fazlasıyla boş o lanet yerde geçirdiğim günlerin etkisi altındaydım.
Ama eğer bir aşk hikayesi bitmediyse daha doğrusu bu olayda olduğu gibi hiç başlamadıysa bile o aşk söylenmemiş sözlerle, tamamlanmamış eylemlerle, kondurulmamış öpücüklerle iki kahramanın hayatını izlemeye devam edecektir. Bu hep böyledir ama onlar için gerçekten öyle oldu (…)
Hayatımın en iyi kısmının sen olduğuna inanıyorum, burada yalan, aldatmaca, öfke yok, (şu anda beni aradın, işte şimdi kaybediyorum kendimi), sen hayal edilebilen kısmısın, geceleri bile, çünkü rüyalarımda seni görmeye devam ediyorum.
Bense bambaşka bir haldeyim Marco ve bunu tümüyle değiştirmeliyim, kabahat benim, sonra bir daha huzur bulamayabilirim. Biliyorum, anlıyorsun beni, aynı benim gibi seviyorsun, yanımızda olana kötülük yapmaktan korkuyoruz ikimiz de.
Sadece umut değildir bu, aynı zamanda tüm çapraşık özlemlerimizdir: Hırs, nefret, sevgi (özellikle de sevgi); duygularımız, hak eder göründükleri hedeflerine ne denli ender olarak erişir? Nasıl umutsuzca işaret veriyoruzdur, gökyüzü ne kadar da karanlıktır; dalgalar ne kadar da büyüktür. Hepimiz de denizde kaybolmuşuz, umut ile umutsuzluk arasında gidip gelmişiz, bizi kurtarmaya hiçbir zaman gelmeyebilecek bir şeye el sallamışızdır. Felaket sanat olmuştur; ama indirgeyici bir süreç değildir bu. Özgürleştirici, genişleten, açıklayan bir süreçtir. Felaket sanat olmuştur: Yani sonuçta, işe yaradığı şey olmuştur.
Tüm bunlar oyunun bir parçasıydı: gelinin kaçırıldığı ve evliliğin amacının ırza geçmeye onay anlamına geldiği anlayışıyla kurgulanmış bir oyun oynanmalıydı.
Şaşarım eğer bu
Ya da en azından buna benzer bir şey değilse aşık olmak denilen şey.
Çünkü neden babamın istekleri bana fazlasıyla sert görünüyor?
Fazlasıyla sert de ondan! Neden yalnızca
Bir kere gördüğüm bir adamın
Ölmesinden korkuyorum? Nedir bu kadar büyük korkunun sebebi?
El değmemiş göğsümden söküp at hissettiğim tutkuyu,
Eğer yapabilirsen ey bahtsız!
Eğer yapabilseydim daha mantıklı olurdum!
Ama tuhaf bir güç, istemesem de beni çekiyor; tutku başka bir şey, mantık başka bir şey salık veriyor:
Daha iyi şeyler görüyorum ve onaylıyorum
Ama daha kötü şeylerin ardından gidiyorum.
hani hasat edildikten sonra hafif anızlar yakılır ya,
hani çalılar yanarcalarla sık sık yanar ya, bir yolcunun tesadüfen
ya çok fazla yaklaştırdığı ya da zaten gün ışığında bıraktığı,
işte öyle yanıp tutuşur tanrı, işte öyle yanar bütün yüreğiyle
ve umutsuz aşkını, umut ederek besler.
biri umuttan alır hızını, öbürü korkudan.
Yine de aşkın kanatlarıyla teşvik edilen, takip eder
daha tez, hem durup dinlenmesine izin vermez
hem kaçanı arkasından
tehdit eder, nefesini hisseder boynuna yayılan saçlarında.
Elbette hem nem hem ısı birlikte demlendiğinde,
asıl şekillerini aldılar ve bütün her şey, bu ikisinden meydana geldi.
Ateş, suya düşman olduğu için nemli sıcak, her şeyi yarattı ve uyumsuz uyum, Dünya'ya gelenler için uygun oldu.