Dünyada o kadar çok izlenecek film, okunacak kitap, gezilecek yer var ki; insan, hayatı boyunca birçoğunu yapamayacağı için üzülüyor.
Romalılar bu durumu "ars longa, vita brevis" diyerek özetlemiş.
Yani "sanat uzun, hayat kısa."
MARIA-
Gel gidelim buradan, bulamayız burada mutluluğu biz.
JAN-
Buraya mutluluğu aramaya gelmedik Maria. Biz zaten sahibiz mutluluğa.
MARIA-
Yetinsek ya sahip olduğumuzla?
JAN-
Mutluluk her şey değil ki hayatta.
Senden sonra 23 şehir gezdim.
3 kilo aldım.
Saçlarımı 6 kez boyadım.
Dünya bilmem kaç 365 günde bilmem kaç dönümünü tamamladı.
Darbe oldu.
İhtilal oldu.
Barış gelmedi.
Savaş bitmedi.
Seni özledim.
Iltica edecek tek yer bulamadım.
Gittiğim her yerde senden bir nefes bıraktım.
Belki yürürsün aynı sokakta.
Ayak izime denk düşer ayak izin.
Belki saçına değer nefes.
Belki sen de bir gün özlersin diye, seni uzakta bıraktım.
Seni uğurladım.
Sana kavuştum.
Seni terk ettim.
Bilmem kaç kilometre yol gittim.
Evren kaydı.
Sen göğüs kafesimden milim kaymadın..
~ Ezel Roz Manaz
Stefan Zweig bu kitabında II. Dünya Savaşı'nın yol açtığı insan kıyımı ve bu kıyım gerçekleştirilirken ele alınan yöntemleri işler. Nasyonel sosyalizmden kısaca bahsedersek Hitler döneminde Alman ırkının üstünlüğünü öne süren faşist (baskıcı) öğreti olarak tanımlayabiliriz. Zweig hayatını zehreden faşizmi
Ahlaklılık şahane bir şey, hayran olunacak bir erdem, ama yine haklılığın, ahlaksal bir davranışın bir bombayı ya da kurşunu sektirdiği görüşmüş müdür?