Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mulan Kindera

Kâğıttan Bin Turna Kuşu efsanesi der ki: Bir insan hastalandığında, kâğıttan bin adet turna kuşu yaparsa, bunu gören tanrılar bu kişiyi sağlığına kavuşturacaktır. Bunu bilen Sadako, hastalığını cesaretle karşılayıp, kâğıttan turnaları katlamaya başlar ve konuşur turnalarıyla: “Kanatlarınıza ‘huzur’ yazacağım. Böylece tüm dünyada uçabileceksiniz.”
Sayfa 8 - Beyaz BalinaKitabı okudu
Reklam
Bir resim fırçam olsaydı... Ah ne güzel bir resim olurdu...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“O kadar da akıllı değilsiniz beyefendi, sadece şanslısınız! Sorunsuz yetilere sahip olan bizler, sadece bağışlanmış kişileriz."
Kelimeler kar taneleri gibi etrafımda uçuşuyor. Her biri narin ve eşsiz, yere düşmeden avucumda eriyip gidiyor.
Reklam
Önceden bir şeydim. Şimdi başka bir şeyim. Önceden bir canavardım ve şimdi farklı bir canavarım. Ölecek olan ve acıyı hisseden biriyim, ama aynı zamanda yaşayacak, bel­ki bir gün mutluluğu bulacak biri. Çünkü artık mutluluk müm­kün benim için. Çünkü mutluluk acının diğer yüzünde.
Ve o an aşkın ne işe yaradığını anladım. Aşk hayatta kalmana yardım ediyordu. Anlam aramayı da unutturuyordu. Aramayı bırakıp haya­tı yaşıyordun. Aşk önemsediğin kişinin elini tutmak ve şimdiki zamanda yaşamaktı.
Öpüşmek yemek yemeye çok benziyordu. Ama karnı doyur­mak yerine iştahı daha da açıyordu. Üstelik bir kütlesi olmadığı halde leziz bir enerjiye dönüşüyordu içeride.
Aşk tek bir anda sonsuzu yaşamanın; kendini daha önce hiç görmediğin gibi görmenin, bu gördüğün şeyin önceki özalgıların­dan ve özyanılsamalarından çok daha anlamlı olduğunu anlama­nın yoluydu.
İnsanların kendilerini gerçekleştirememelerinin sebebi za­man değil hayal gücü eksikliğiydi. İşlerini gören bir gün bul­muş ve o düzene sımsıkı yapışmışlardı; en azından pazartesiyle cumartesi arası aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlardı. Bu düzen onlara iyi gelmese bile, ki çoğunlukla gelmiyordu, değiştirmeyi akıllarından geçirmiyorlardı. Sonra cumartesi ve pazar günleri azıcık değişik bir şey yapıp azıcık eğleniyorlardı.
Reklam
Homo sapiens sabahları bir canlıyı öldürebileceği bil­gisiyle uyanan ilkel bir avcıydı eskiden. Şimdiyse sabahları bir şey satın alabileceği bilgisiyle uyanıyordu yalnızca.
Anlaşılan bazı insanlar şiddetten hoşlanmakla kalmıyor, buna açlık duyu­yorlardı. Acı hissetmek istediklerinden değil, zaten acı çekiyor olmalarından ve çektikleri acıyı daha hafif bir acıyla bastırma ih­tiyaçlarından kaynaklanıyordu bu.
Bazen bir şeyi kurtarmak için bir parçasını öldürmen gerekir, anlıyorsun değil mi?
Gülmek, delirmek gibi, tek çıkış yoluydu sanki, insanların acil çıkış kapısı.
İnsanlar prensip olarak delilerden hoşlanmıyorlar; iyi resim ya­pan deliler hariç, ama onlardan hoşlanmaları için de o insanların ölü olmaları gerekiyor. Ne var ki deliliğin Dünya'daki tanımı çok belirsiz ve tutarsız. Bir dönem tamamıyla aklı başında sayılan bir hareket bir diğerinde delilik işareti oluveriyor. İlk insanlar hiç sorun yaşamadan çıplak gezebiliyorlardı mesela. Hatta nem­li yağmur ormanlarındaki bazı insanlar hala böyle geziyor. Yani deliliğin bazen zamanla, bazen de posta koduyla alakalı bir şey olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Temel kural basitçe şu: Dünya' da aklı başında görünmek isti­yorsanız doğru yerde olmanız, doğru kıyafetleri giymeniz, doğru şeyleri söylemeniz ve doğru çimlere basmanız gerekiyor.
274 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.