Haydi bugün alışveriş merkezine gidelim" diyen erkek henüz tanımadım. Kafama korum ne alacağımı, daha önce araştırmamı yaparım ve almak istediğim neyse, nerede bulursam alır, oradan ayrılırım. Bir kere, alışveriş merkezlerinde hava kirli, sürekli bir gürültü var, müzik sesi arkada, insan gürültüsü, yani insanın sinir sistemi sürekli bir bombardıman altında. Ama kitapçıda durum farklı; orada hafif müzik çalarken gezip kitaplara bakmak, incelemek hoşuma gidiyor, hiç yorucu olmuyor.
Türk insanı doğumdan itibaren ailede, okulda, toplumda, devletle ilişkisinde sürekli bir acizliği öğrenme sürecinde. O nedenle, başka bir toplumda sıradan bir vatandaşın kolayca ve rahatlıkla düşünüp yapacağı bir şeyi, benim vatandaşım çözme çabasına girmek yerine ‘kaderi’ kabul edip onunla yaşıyor.
Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?