Çürümüş bir ailenin içinde inatla temiz kalmaya çalışan kahramanımız bu umudu da aileye aşılama çabasını görüyoruz. Aile ne kadar hakediyor okuyucu tarafından tartışılacak bir roman çoğu zaman kahramanın sergilediği tutum okuyucu tarafından sabrın sınırlarını zorluyor. Bana göre; biraz da fazla kendinden feragat ediyor çünkü, hiç bir zaman az da olsa karşılığını alamıyor. Belki de bu inatla iyi olma, iyimser olma dünyayı güzelleştiriyor.
Yaşama SevinciEmile Zola · İş Bankası Kültür Yayınları · 20131,210 okunma
Destansı bir anlatımla; romanın içinden geçen tren. Sanırım bu cümleyle anlatılabilir. Tren üzerinden insanların kıskançlığını, vahşiliğini, sevgiyi, açgözlülüğünü, intikamdan hırslarıyla nasıl baş edip, edilmediğini muhteşem yansıtmış. Ayrıca Makinist Jacques Lantier baş kahraman üzerinden, ehlileşmeyen hayvanı anlatmanın yanında, bu hayvanın raydan çıkmasının sonuçlarını da görüyoruz. Bunun sonucunda kafada deli sorular; acaba modernleşen hayatta düzeleceğimiz yerine daha da mı hayvanlaşıyoruz? İnsanın içinde bastırılmış duygular sonucu o hayvan ne kadar ileriye gidebilir?
Hayvanlaşan İnsanEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20182,777 okunma
artık kimse ülkesine kapanıp kalmıyor ve dedikleri gibi, yakında tüm halklar tek bir halka dönüşecekti. İlerleme buydu işte; herkes kardeş olacak, hep birlikte düşler ülkesine yol alınacaktı.
Uygarlığın yaşandığı bir zamanda ortaya çıkan kızıl veba ile ilken yaşama dönen toplumda tek kalmış Gransel torunlarına o dönemi anlatmaya çalışarak belli dönemlerde ortaya çıkan salgınlara da gönderme yapmış. İlkel yaşama dönmüş toplumlarda menfaat sağlamak ortaya çıkan üçkağıtçıların, çıkarcılarıları da unutmamış yazar.
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202032,1bin okunma
Türkiye ile batı ülkeleri arasındaki sanat uçurumu en güzel anlatan kitaplardan biri, Brecht in oyunlarından başlayarak, yalın bir dille Türkiye’deki örneklerle karşılaştırıp nelerin doğru, nelerin yanlış olduğunu eleştirisel yaklaşıp gerekli açıklamayı yapıyor. Ayrıca Brecht’ten etkilenen diğer yazarların oyunlarından örneklerle; çatıştığı noktalara değiniyor. Türkiye’de Brecht’i yabancılaştırma tiyatrosundan yola çıkarak Türkiye’de anlama, yorumlama, sahneye koyma, uyarlama ve çeviriler üzerinde durularak Türkiye’de yapılan işlerden örnekler verilerek gerekli eleştirileri yapıyor. Sanırım; toplumunuzun sanattan özellikle tiyatrodan nasıl geç kaldığını en güzel sözlerden birini de araya sıkıştırıyor. “Muhsin Ertuğrul 1920 lerde çıkan tiyatro adabı yazısında tiyatronun belli kurallar doğrultusundan nasıl izlenmesi gerektiğini açıklarken Brecht aynı yıllarda tüm kurallara karşı çıkarak yeni bir izleyici-sahne diyaloğundan söz ediyordu”
Toplumlarda; kurtuluşu olmayan bir işkencenin içerisinde binlerce Kafka’nın olduğu kanısındayım. Hiç tanımadığımız yanımızdan gelip geçen herhangi biri görmediğimiz, duymadığımız, hissetmediğimiz herhangi biri kafanın içindekilerle kavga ederek önümüzde geçmekte. Suçsuz olduğunu bilerek boşuna mücadele etmekte. Ben buradayım! Yarattığınız çarkın içinde çabalamak dayım! Beni boşverin asıl kendinize dönüp bakın ve kurtulun!
Çok karamsarlık olsa da bana bunları hissettirdi. Kafka yı yakından tanıma, yazdığı romanların aslında bize neler anlatmak istediğini, ailesi ile yaşadıklarının romanlarına yansıması…
İyi okumalar…
Kafka'nın MesajıSadık Hidayet · Simurg Art Yayınları · 20236 okunma