Aslında kimsenin dünyayı kurtardığı yok. Sadece bir gün kurtarabilme şansının kucaklarına düşuverme ihtimalini seviyor herkes.Ve nedense böyle şeyler hiç olmuyor. Biz sıradan insanların unutulacağı günler o kadar da uzak değil. Bir gün gelicek ve dünya üzerindeki kimse adımı hatırlamayacak.Yalnızca bir soy ağacında var olucak belki. Ve ben o gün gelene kadar başkalarının tanımlamalarıyla yaşamayı reddediyorum. Hayatta parmak uçlarımla değil ayaklarımı yere vura vura gezicem. Yolu tesadüfen benim yolumdan geçmiş birisi ayak izlerimi görsün istiycem. Sesim hep gür ve bana ait olucak. Çünkü seçim yapabiliyorum. En nihayetinde kendimi tanımladığım şeyi de ben seçiyorum. Ve şu noktadan sonra kim olduğumu en iyi ben biliyorum.
“İnsan bir şeyi yapmaya karar verdi mi, sonuna kadar gitmeli; yaptığı şeyden sorumluluk almalı. Ne yaparsa yapsın, önce niçin onu yaptığını bilmeli, ve daha sonra yaptıklarını hiç kuşkulanmadan, çekinmeden, bütün gücünü vererek yapmalı. “
yüzüme bak
ve yüzümü hırpala
yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak
sen
her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat
yaban, diri memelerinden ısırmak
dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için
çok oldu tepelere vurdum kendimi
bulutlara karıştım ve karanlık kahvelerde
tıraşı uzamış adamlardan
huylarını öğrendim senin.
mahmur bir tohumdan delikanlı