Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
İki yıldız gibi gözlerin
Gel ey ciğerime saplanan hançer
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
Gel artık nolursun
Gel artık nolursun
Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:
Taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler,
Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:
Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,
Ve sık sık kararı da yaldız düşer yüzünden;
Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
Kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,
Güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;
Gölgesindesin diye ecel caka satamaz
Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:
İnsanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.
"Virane olmuş kalbime ne yaptın?
Bir bak! Divane aşkım ne yaptın?
Alışkanlığın ipeğinde rahat uyuyordum
Kelebek gibi kanadıma ne yaptın?
Gözünün kadehinden daha içmeden sarhoş oldum
Meyhanem sarhoş oldu ne yaptın?
Omzuma yaslanmaya değmez miydim?
Omuzlarımın hasretine ne yaptın?
Beni yordun kendinde yorgun gittin
Ey yolcu! Evime ne yaptın?
Gözyaşlarının yağmurundan dünyam ıslandı
Yuvamın çatısına ne yaptın?
Dr Afsehin Yadollahi....
Sevgi kalbin oksijenidir. Bizim hikayemiz sevgisizliğin dayatıldığı, şüphelerin tek delil kabul edildiği bir çağda başladı. Nasıl ki her çiçeğin açacağı vakit takdir-i ilahidir her insanın da çiçek açtığı kalp onun toprağıdır.
Yazan : Furkan Özdemir
'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin
'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
"Sana çok ama.sana çok uğradım.yerini,yolunu bilmeden. Kaybolarak. Kaybederek.eksik. çok eksiktim ama ellerim vardı. Ellerimi sakladım. Sana ayırdım.ellerimle ellerini yazdım. Okudun. Anladın mı."
Bir rivayete göre 'aşk' Farsça bir kelimedir. Yine Farsça bir kelime olan ‘Aşeka’dan geliyor. Aşeka ‘sarmaşık’ demek. Sarmaşıklar, kuşattığı ağacın tüm besinine, suyuna, hayatına ortak olurmuş..
Kırılan kalbimdi..Onunsa yokladığı yerler kollarımdı...Ben kırılan yerimi söyleyemecek kadar gururluydum o da göremeyecek kadar fütursuz...
Albertine galiba bu sefer gerçekten gitti...