Deniz’in Ormanı #roman türünde #fantastik öğeleri içeren bir #kitapönerisi ile karşınızdayım bugün
#kitapkonusu
#kitapyorumum
Deniz daha üç yaşındayken "kalbimi ona vermek için geldim" diyen bir genç. Babası kalp cerrahı. Anne ve babası Almanya'da üniversite okurken tanışmış ve evlenmişler. Deniz reankarnasyon sonucu dünyaya geldiğini, Julia adında sonsuz bir aşkı olduğunu ve kendi yüzünden kalbinden vurulduğunu sürekli dile getiren biridir. Annesi onu psikiyatrilere götürür ve yine de kimse ona inanmaz.Deniz artık bu sırrını sadece çocukluktan beri birlikte büyüdüğü komşusu Nazlı ile paylaşır. Nazlı artık Deniz'e karşı duyduğu aşktan olmalı yargılamadan dinler ve sürekli vakit geçirirler.
14 yaşındayken organlarını bağışlamak istediğini söyler özellikle kalbini ama ailesi buna karşı çıkar. 18 yaşına gelince bu isteği gerçekleşir.
Annette ise Almanya'da yaşayan,kalp nakli bekleyen bir genç kızdır. Annesi ile yaşar ve en yakın arkadaşı Sabine 'dir.
Bölüm hâlinde okunan kitapta Deniz ve Anette 'nin yaşadıklarını okuyoruz.
Bu iki gencin yolları nasıl kesişiyor? Kesinlikle okumanızı #tavsiyeediyorum
Deniz’in OrmanıNihan Uycan Özen · Doğan Solibri · 202223 okunma
DENİZ' İN ORMANI
.
" Yol bizi bir yerde tekrar buluşturacak, merak etme "
.
Deniz, sezgisel yetenekleri güçlü, yaşına göre olgun bir gençtir.
Nazlı ile sekiz yaşından beri arkadaş, dost, sırdaş, komşu,... durlar. Öyle ki; sözsüz, camdan cama işaretlerle anlaşacak kadar, et ve tırnak gibi güçlüdür bu dostlukları.
Deniz ilk
Nihan Uycan Özen ~~ Deniz'in Ormanı
.
Bir olmuş ruhlar, birbirini yargılamaz, karşısındakini olduğu haliyle sever. Mesafeler onları ayıramaz, aralarına yüzlerce yıl girmiş olsa bile...
.
Valla bu kitap nasıl anlatılır nasıl yorum yapılır bilmiyorum Değişik bir konusu var ve bu konu öyle sihirli cümlelerle kelimelerle işlenmiş ki ayrı bir
"Yalnız kalmak bazıları için ödül, bazıları için ise bir hapishane olabiliyordu."
" Keşke yargılamayan bir zihne sahip olabilseydik.”
"Her ölüm erken ölüm derler. Aslında her ölüm geç kalmış bir kavuşmadır kaynakla. "
Selam Öyle tatlı bir kitap okudum ki !! İçindeki duygular çağlayan olup taştı okurken. O duyguları,
Bak, ben seni anlamak için elimden gelen her şeyi yapsam da durmadan aynı konuya takılıyorum ve sana bunu dürüstçe itiraf edeceğim. Diyorum ki evde reenkarnasyon gerçek olması muhtemel bir olgu. Deniz geçmiş yaşamını hatırlıyor ve Julia'ya olan aşkı hayatın anlamı... Eee, ya sonra? Deniz bu yaşamında ne yapacak? Julia yok ki burada!"
Hayat, birini günahkar diye yargilayanlari, başka günahlar işleyerek sinamaz mı sanır insanlar? Hangisinin daha kötü, daha günah olduğuna karar veren kim? Birileri yüzünden, zorunlulardan, hayatın kendisinden dolayı birşeyleri yapmaya mecbur kaldığına inanmak günahların şiddetini hafifletir mi? Kızını mutlu etmek için çaldığı ayakkabıları hediye eden baba mı, duygusal zayıflığından, korunup kollanma isteğinden evli bir herifin altına yatan kadın mı daha çok günahkar?
"Ölüme karşı duyulan bu endişe hali, herkesin kendi varlığını kaybetmeye karşı duyduğu korku bence! Hassas olmamakla, tuhaf olmakla yargılayacaksın beni biliyorum ama ben ölümden zerre kadar korkmuyorum hatta onun için heyecan duyuyorum. Nasıl olsa bir gün yani bir an olacak ve biz bunu asla kontrol edemeyeceğiz. Ne kadar da büyülü... O baykuşa gelince, bence farklı türden bir bilgeliğin habercisi o."
"Hazırım, al beni sonsuzluğa, yuvama götür! Julia'ya kavuştur!
O tek an, o sonsuz an, dev kuş konuştu, zaman durdu... Deniz bu dünyaya öldü, doğa izledi... Güneş battı, ay doğdu... dünya ise durmadı, döndü.
"Bu, bu nasıl olabilir?" diye mırıldanırken bir aynaya birde elindeki kağıda bakıyordu. Titreyen ellerinin arasından yatağın üzerine düşen çizim şimdi tam karşıdan onu izliyordu. Sessizliğin içinden bir anda "Sensin o. Zaman geldi Annette" diye bir cümle duyuldu. Ürpertiyle kafasını kaldırarak tüm odaya kolaçan eden genç kız kimseye göremeyince gayriihtiyari pencereye yöneldi. Bunu yaparak ne kadar da isabetli bir karar verdiğini daha önce de kendi odasının camının rastladığı beyaz baykuşu görünce anladı. Sarı gözleriyle içeriye bakıyor, Annette' yi adeta hipnotize ediyordu.
Nazli, Deniz' in hayaletinin ona söylediği "Orman ne zaman izin verirse o zaman geleceğim." sözü yüzünden takıntılı bir şekilde tüm olanlarda anlam arıyor, Belki de Annette' yi her şeyi çözmesi için haddinden fazla zorluyordu.
Gizemlerle dolu bir evrende "Bilimsel gerçekler!" denilen bir pencereden az sayıda insanla birlikte dünyayı anlamaya çalıştığını, aslında bunun ötesinde de fenomenler olabileceğini o gece idrak etti.
Son günlerde sosyal medyada tüm dünyada takip edilen bu konu için sonsuz aşk ismiyle de bir etiket açıldı. Insanların varoluşunun başından beri aşk kavramına duydukları karşı konulmaz çekim, ırk, dil, yaş, sosyal, politik, cinsel hiçbir eğilim gözetmeden bir kez daha insanlığı birleştiriyordu. Milyonlarca beğeni alan bu paylaşım ve ardındaki yere reenkarnasyon ve organ bağışı hikayesi her geçen gün daha çok insan ilgisini çekiyor, dolaylı olarak da Yaşam ve Ölüm kavramlarını aşkın penceresinden bir kez daha sorgulatıyordu.