Vakti Garîbe Âlemi Muhal
@Noktaikubra
1986
1638 okur puanı
Mart 2017 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Sabitlenmiş gönderi
Ne mazide, ne istikbalde, ne haldeyiz
Vakt-i Garîbede Âlem-i Muhâldeyiz
Yusuf 70. Sonra onları bütün hazırlıklarıyla donattığı zaman, su kabını kardeşinin yükü içine koydu ve sonra da bir dellal şöyle bağırdı. "Ey kervan. Siz kesinlikle hırsızlık yapmışsınızdır." . Merhum Hamdi Yazır, ortada bir hırsızlık yokken Yusuf (as)ın bu şekilde onları hırsızlık ile itham etmesi iftira değil midir? diye sorar. Durum tespitinin, bu soruya verilecek cevaptan çok daha kolay olduğunu itiraf eder. Ve şu notu düşer: gerçekten dellanın bu seslenişi, su kabı için bir suçlama değil, daha önce Yusuf'u babasından kaçırmış olmalarını bir tür hissettirme ve ona ait bir azarlamadır." . Yusuf 71-72 Bunlara döndüler de dediler: ne arıyorsunuz? Onlar da dediler ki: "Hükümdarın su kabını arıyoruz. Onu bulup getirene bir yük zahire var. Üstelik o tas bana zimmetlidir". .
Burada su kabı olarak tercüme edilen kelimenin iki anlamı olduğunu söyler merhum Hamdi Yazır. Su kabı ve ölçek. Ve inanılmaz bir tespit yapar:
Eğer kastedilen ölçü kabı ise, Yusuf Mısır devletinin adaletinin ölçüsüdür. "Ne arıyorsunuz?" sorusuna karşı bu anlam ortaya konsa, "Siz bir azizi kuyuya atmıştınız onu arıyoruz" deniverseydi ne müthiş olurdu.
Belâ, velâya (velilik) vekil oldu.
Okur Takip Önerileri
Çok ince
Vel asr Suresi'nin sonunu dikkatlice oku da gör hak o surede kendisiyle sabrı eş etti. Hak yüz binlerce kimya yarattı ama insan sabır gibi bir kimya görmedi.
Kargalar surette kargadır, hakikatte himmet Doğan olup "mâ zağa" sırrına mazhardırlar.
Mâ zağa gözü kaymadı demektir.
Ey oğul hepimiz su kuşlarıyız. bizim dilimizi tam olarak Deniz bilir. Süleyman deniz'dir biz ise kuşuz. Ebedi olarak süleyman'da seyrederiz.
Belkıs'ın tahtının intikali
Bize göre belkıs'ın tahtının intikali zamanın ittihadı ve birleşmesiyle gerçekleşmedi. Onu bilenler hariç, hiç kimsenin fark edemeyeceği bir yok ediş ve var edişi ile gerçekleşmiştir. Bu cenab-ı Hakk'ın "bilakis onlar halk-i ceditten yeniden yaratılıştan şüphe içindedirler" ayetinde belirttiği husustur. İnsanlar için, gördükleri bir şeyi tekrar gördükleri vakit olması nokta durum zikrettiğimiz gibi olunca, onun yani tahtın yerinde yok olma zamanı, mevcudatın her nefes, her an yeniden yaratılması sebebiyle aynıdır. Bu kadar kısa zamanı hiç kimsenin bilme anlama fark etme imkanı yoktur. İnsan kendisinin her nefese yok olup ve var olduğunu hissedemez.
Kıssaya göre Davut peygamber beyti maddesi birkaç defa yapmaya kalkmış, bina her defasında yapıldıktan hemen sonra yıkılmıştır. Bunun üzerine Hz Davut cenab-ı Hakk'a şikayette bulunur ve "Ey Davut benim evim kanlar döken kimsenin eliyle dikilemez" diye bir vahiy gelir. Hz Davut "ya rabbi bu öldürme senin uğruna değil miydi" der. cenab-ı hak "evet, lakin onlar benim kullarım değil miydi" şeklinde cevap verir.
Davut as'a selam için demirin yumuşaması, onun Allahu Teala'nın tenbihi üzerine, koruyucu zırh yapması içindir. Yani bir şey ancak kendisiyle korunabilir. Zira demirden yapılmış olan oklardan, kılıçtan, bıçaktan ve mızraktan ancak yine demirden yapılmış olan zırh sayesinde korunabilir. Demirden ancak Demir ile korunulabilir. Şeriati muhammediyede senden sana sanırım denmiştir.
Allahu Teala'nın Davud aleyhisselam'a bağışladığı ilk nimet, ona bitişik olmayan harflerden yani dal, elif ve vav'dan oluşan bir isim bahşetmesidir. O böylece, onun bu birbirine bitişmeyen harflerden oluşan ismiyle, Hz Davud'u alemlerden ayırdığını bize bildirmiştir.
Hz. Yusuf'un zindan arkadaşından yardım istemesiyle ilgili
Yalnızca sana kulluk eder, yalnız ya senden yardım dilerizin anlamında onu tahkik ehlinden biri yapmıştır.
Semûd kavmi ile ilgili olarak
Onların parçalarından dahi inildi işitiliyordu; feryat var ama feryat edenler ortada yok
Gizliyken Allah'ın ontolojik emrine cevap olarak varlığa bürünme hususunda her şey ibni arabi'ye göre yeterince güç ve kuvvet sahibidir.
Eşya hakkın sonsuz sayıdaki özelleştirilmiş ve sınırlandırılmış tecellilerinden ibarettir ve hepsi de hakkın zatına mahsus adeta tek kişilik ontolojik bir tiyatro eseridir.
Namazda sert için 3 mertebe vardır:
1. Huzur/hazır bulunma
2. İşitme mertebesi
3. Görme mertebesi
Bu 3 mertebeden birisi eksik olan kimse hakikatte namaz kılmış değildir.
Nefesin varlığı ise onun teneffüs edenden sonraları nokta dolayısıyla önce nefes mesafesindeki güzel koku ve Gül nefesin sahibi mesafesindeki kadından sonradır