Bu ramazanda ilk defa
"Allah'ım beni ve ailemi hâviyeden koru" diye dua ettim...
Elimde tuttuğum yasin cüzünde gözüm takıldı, Tekâsür ve Kâria sûrelerinin meallerine.
Halbuki hergün okurdum bu sûreleri namazda.
Okunmadığında mı unutuluyordu ayetler yoksa yaşanmadığında mı?
Ne demekti Kâria?
Kıyametin dehşetli sesi, hâviyenin
Kur'an'da genelde görsel olarak anlatılır kıyamet sahneleri. Sahne deyince zaten akla hep görsel gelir. Karia! Bir yığın ses...üst üste tabakalanmış ve tarrakalar halinde. Yıkılışın sesiyle beraber dehşete kapılan insan seslerini düşünmek de lazım elbet. Ses kalbe daha dolaysız ulaşmasına rağmen biz kendi dünyamızı görsel üzerine kuruyor olduğumuz için sanırım bu sahneler daha çok görsele dayanıyor. Allah'a sığınırız.
Alıntıyı okudum, telefonu masaya koydum. Elime kitabımı aldım ve karşıma çıkan satır şu oldu: "Şüphesiz ki söz kalptedir. Dil ise bunun delilidir." Tesadüf diyemeyeceğim buna. (Okuduğum kitap Kelimelerin Kalbi)
Hocam, Lâm ve Elif arasındaki ilişkiden, Kâlp ve Dil arasındaki ilişkinin tahlilini yapıyor İbn Arabi Hz. Çok ayrı bir ilim, bambaşka bir tefekkür alanı... Gerçekten muazzam... Hayretler içinde okuyorum.
Sizin okumanıza da güzel denk gelmiş, eyvallah.