Beste

Gönlünüzü kaptırdığınız dava için, bir imparatorluk kurmak veya dünyayı imamın saltanatına hazırlamak adına, adam öldürmekten çekinmiyorsunuz. Benim gözümdeyse adam öldüren her dava cazibesini yitiriyor. Ne denli güzel olursa olsun, çirkinleşiyor, bozulup alçalıyor. Ölümle ittifak yapan hiçbir dava haklı olamaz.
Sayfa 122 - HayyamKitabı okudu
Reklam
Soyunu sürdürmeyi reddetmesinin nedeni, varoluşun ona taşınamayacak kadar ağır bir yük olarak gözükmesiydi. "Ne mutlu dünyaya hiç gelmemiş olana" deyip dururdu.
Sayfa 103Kitabı okudu
Cihan'la aralarında her şeye rağmen bir benzerlik var mıydı? Bir ayrıntı, ama devasa bir ayrıntı: ikisi de çocuk istemiyordu. Cihan, bir döl taşıyıp karnını şişiremeyeceğine karar vermiş ve bu konuyu kestirip atmıştı. Hayyam da, taptığı bir Suriyeli şairin, Ebülâla'nın vecizesini benimsemişti: "Beni dünyaya getirenin günahını çekiyorum, ben bu acıyı kimseye çektirmeyeceğim."
Sayfa 103Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Daha önce kim bilir kaç kere geldi başına (başıma):
Sağlıksız bir ilişkiye saplanmış çiftlerin kendilerine özgü, iki kişilik bir dünyaları oluyor, açıldıkları yakınlarının önerilerini dinliyorlar dinlemesine de adım atma yürekliliğini gösteremediklerinden, bir süre sonra kendi kendilerine ya da birbirlerine duydukları öfkeyi elbirliğiyle ona yöneltiyorlar; hele açıldıkları kişi tek başına yaşayabilen, bağımsız, kendine yeten bir iş kadınıysa...
Yalnızsın ve zihnin karmakarışık. Birinin sana sarılıp seni avutmasını istiyorsun. Batı kültüründen geldiğin için bunu nasıl isteyeceğini bilemiyorsun. Bu yüzden pazarlığa girişiyor, sarılmaya karşılık seks vermeyi kabul ediyorsun. Batılı kadınlar hep yapar bunu. Çünkü karşısında yalnızca batılı erkekleri bulabilir. Onların da sosyal ilişki kavramları kısırdır. İlle seks isterler. Nakit gibi. Çünkü ilişkinin yalnız o kısmında rahat ederler.
Sayfa 365 - Nicholai HelKitabı okudu
Reklam
Amerikanizm
"Beni sıkan Amerikalılar değil, Amerikanizm" dedi Hel. "Sanayi ötesi dünyanın kötü bir hastalığı bu. Sırasıyla bütün merkantilist ülkelere de bulaşacağı ortada. Buna Amerikacılık denilmesinin tek nedeni, hastalığın en ileri halinin senin ülkende görülmesinden. Tıpkı İspanyol nezlesi falan gibi. Belirtileri ise önce iş ahlakının yok olması, sonra iç değerlerin azalması, sürekli dışarıdan eğlence bekler duruma gelinmesi, bunun peşinden ruhsal çürüme ve manevi uyuşma. Hastalığa yakalananı tanımak için en iyi işaret, o insanın durmadan kendisiyle ilişki kurabilmeye gösterdiği çabadır. Kendi ruhsal zayıflığının ilginç psikolojik bir durum olduğuna inanır. Sorumluluktan kaçmasını, yeni deneylere hazır oluşuna yorumlar. Hastalık ilerledikçe kişi, insan uğraşları içinde en önemsiz olanını aramaya, onun peşinden koşmaya başlar: eğlencenin."
Sayfa 311 - Nicholai HelKitabı okudu
Genelleme ancak bireylere, kişilere uygulandığı zaman yanlış sonuçlar verir. Kalabalıkları tanımlarken her zaman gerçekçi bir yöntemdir. Senin ülken de demokrasiyle yönetiliyor. Yani kalabalığın diktatörlüğüyle.
Sayfa 309 - Nicholai HelKitabı okudu
Bir takım tanıdık meseleler...
Amerikalılar hayat standardını, yaşamın kalitesiyle karıştırıyorlardı. Fırsat eşitliğini kurumlaşmış beceriksizler ordusuyla, ataklığı cesaretle, sertliği erkeklikle, özgürlüğü serbestlikle, çok laf etmeyi canlılıkla, eğlenceyi zevkle karıştırdıkları gibi. Bütün bu karışıklıkların sonucu olarak da tabii adaletin yalnızca eşit olanlar arasında eşitlik sağlayacağı gerçeğini göremiyor, herkes arasında eşitlik sağlayabileceği hayaline kapılıyorlardı.
Sayfa 143Kitabı okudu
Öğütler
Öğütler ancak öğüt verene yararlıdır. O da, vicdanındaki yükü hafiflettiği için. Sen eninde sonunda kaderinde yazılı olanları ve yetiştirilişinin seni sürüklediği hareketleri yapacaksın.
Sayfa 112 - Kishikawa-sanKitabı okudu
İhtiyaç
Zaman zaman babama acıdığımı hissederdim, ona kendisini çok sevdiğimi söyleyemediğim için. Ama aslında kendime acıyordum. Benim söylemeye duyduğum ihtiyaç, onun işitmeye olan ihtiyacından fazlaydı.
Sayfa 109 - Kishikawa-sanKitabı okudu
Reklam
Ah bu İstanbullular
İstanbullular bir Ankaralıyla konuşurken sürekli gülümsüyor. Sanki siz az önce gülünç, çocukça bir şey söylemişsiniz ya da yapmışsınız gibi şaşkın ama bağışlamaya hazır bir edayla gözlerinizin içine bakıp gülümsüyorlar.
İnsan yalnızca bir beden olmayı kaldıramıyor, bu çok belli, diye düşündü Cemil. Halbuki yalnızca bedeniz ve bununla baş edemediğimiz için ruh diye bir şey icat etmişiz.
Gözler her şeye alışır...
Ne kadar tuhaf olursa olsun, evrende zamanla gözünün alışamayacağı hiçbir biyolojik yaşam formu olduğuna ihtimal vermiyordu. Hatta kim bilir, belki bir gün estetik bile bulabilirdi. Vücut değil, zihindi önemli olan.
Kişisel gelişimin arz-talep döngüsü
Ne öğrenmek istiyorlarsa vereceğiz onlara. Kimseyi aldatmayacağız. Milletin senin okuduğun kadar kitap okumaya zamanı yok. Sorun okumak da değil. Bütün o düşüncelerin derlenip toplanmasını istiyorlar. Bizim de yapacağımız bu olacak, insanlara derli toplu bir bütün vermek.
Sayfa 116Kitabı okudu
Geri13
59 öğeden 46 ile 59 arasındakiler gösteriliyor.