Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesîle kılar.”
(Buhârî, Merdâ, 3; Müslim, Birr, 49)
Esas kirlilik, dışta değil içte;
kisvede değil, kalpte olur.
Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandıktan sonra temizlenir, suyla arınır.
Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
Mü’min, dış düşmana karşı cihâda hazır olmak için de evvelâ iç düşmana karşı mücâhedesinde muvaffak olmak zorundadır. Nefse ve şeytana karşı takvâ zırhına bürünerek mânevî cihâdı kazanmadan, dış düşmana karşı gerçek bir zafer beklemek, beyhûdedir.
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“İki nîmet vardır ki, insanların çoğu bu nîmetleri kullanmakta aldanmıştır:
"Sıhhat ve boş vakit."
(Buhârî, Rikâk, 1.)
Doğru mu, yanlış mı karar sizlerin
Biz aklın durduğu çağda yaşadık
'Ben dinsizim! ' diyen beyinsizlerin
Din dersi verdiği çağda yaşadık.
Çabuk pişsin diye zorbanın aşı
Ayıran olmadı kurudan yaşı
Keçinin kaplana her adım başı
Müslümanlar neden böyle perişan?
Sebeb ne, arayıp soruyor muyuz?
Bu işin sebebi yine müslüman!
Acaba farkına varıyor muyuz?
Müslümanlık çünkü adımız bizim,
Adımız gibi mi tadımız bizim?
Eksik mi dedimiz-kodumuz bizim?