İNSAN ANCAK İLİŞKİLERİ İçinde var olabilen bir yaratık olduğundan, insanların düşünebilme, düşündüğünü karşısındakine anlatabilme yeteneği, toplumsal yaşamın temelini oluşturur.
Bütün sanat dalları dur durak bilmeksizin halkı din ve yurt sevgisine ilişkin olarak sersemletmemiş, öfke ve kin duygularına gömmemiş olsaydı, yığınlar çoktan gerçek aydınlığa kavuşmuş olacaklardı.
İnsanoğlunun sanatta gerçekleştirdiği en güzel şeyler, sanattan etkilenme yetisini yitirmiş insanlara yabancılaşır ve bunların yerini ya sahte (taklit) sanat ya da onların gerçek sanat olarak benimsedikleri değersiz sanat alır.
İlerlemenin iki ayağından biridir sanat. İnsanoğlu, sözcükler aracılığıyla düşüncelerini, imgeler (sanat) aracılığıyla da duygularını iletir öteki insanlara...
Sanatla sanat olmayanı birbirinden ayıran ve içeriğinden -iyi duygu mu, kötü duygu mu aktardığından-bağımsız olarak sanatın artamını belirleyen şey budur.
İnançsız ve ayrıcalıklı bir yaşam sürmelerinden dolayı varlıklı sınıfların sanatı içerik olarak yoksullaştıkça yoksullaştı ve gitgide kibir, şöhret, yaşamdan duyulan iç sıkıntısı ve en önemlisi, cinsel tutkuya indirgendi.
Gerçek'e gelince, düşsel üçlemenin bu üyesinin, güzel ve iyi ile birlik içinde olması söz konusu bile değildir; güzel ve iyinin birbirlerine uzak oluşlarından daha da uzaktır o bu ikisine; bağımsız, kendi başına bir kavramdır gerçek
İnsanlık daha aşağı, daha özel ve daha belirsiz bir hayat anlayışından, daha yüce, daha genel ve daha belirgin bir hayat anlayışına doğru dur durak bilmeyen bir hareket halindedir.