Anıların en güzel olanları da, kederli olanları da insanı hep hüzünlendirir;.. Fakat bu hüznün de bir güzelliği var; hasta bir kalp, acılı ve yaralı olduğu zaman, anılarla hayat buluyor.
1996 - 2006 yılları arasında siyasi mahkumlarca F tipi cezaevleri ve insanlık dışı tek kişilik tecrit için yapılan eylemleri, direnişleri, işkenceleri, açlık grevlerini, ölüm oruçlarını ve Türkiye adalat tarihinin en günahlı olaylarından olan 19 Aralık "hayata dönüş operasyonu" adı altındaki katliamı, yakılan gencecik kızları, tecavüzleri anlatıyor Ece Temelkuran. Bu suskunluğu kıracak yeni bir dil bulmak için, farklı tepelerde görmezden gelinen tutuklu annelerinin dilinden onların hikayelerini kaleme alıyor. Korkup gözümüzü kapattığımız sahnelere dönüp bu kez gözlerimizi dört açıp bakmamız gerektiini anlatıyor.
Kaç kişi sustuk biz? (...)
Bazen en uzak halk kendimizinkidir bize. Okyanus aşırı bir memlekettir Türkiye. Bu toprağın yeniden bizim toprağımız olmasını istiyorsak eğer yeniden birleştirmemiz gerekiyor tepelerimizin hikayelerini. Söküldüğümüz yerlerden, "çilemizi" çözüp çözüp yeniden örmemiz gerekiyor kendimizi. Yoksulluğun vahşetiyle sertleşen hikayeleri neresinde bıraktıysak o sahneye dönüp yeniden takip etmemiz gerekiyor film şeridini. Korkup gözümüzü kapattığımız sahnelere dönüp bu kez gözlerimizi dört açıp bakmamız gerekiyor.
Asıl hastalık, o büyük ağrı, gördüklerini anlatamadığında başlar. Kimse seni dinlemediğinde, elinde hikayenle kalakaldığında irin dolar aldığın yaraya.. Haberleri izleyip, "insanlar neden deliriyor" diye kendine soruyorsan eğer işte bu yüzdendir.