"İnsanın adı çok kolay kötüye çıkar,
Ama sonrasında çok zordur herkesin dilinden kurtulmak.
Ün dediğin kolay kolay ölmez,
Hele büyük kalabalıklara yayıldığı zaman.
Ün de bir tanrıdır ölümsüz."
"Ben o sıra aklı bir karış havada bir genç kızım. öyle ciddi ilişkilere falan takılmıyorum. Zaten sait'in anladığı ciddi evlilik ilişkisi de şu: evleniyoruz, güneye yerleşiyoruz, orada bir kahve açıyoruz, ben ocakta çalışıyorum, o da kahve dağıtıyor. geceleri ikimiz de kâğıda kaleme sarılıp o günün hikâyelerini yazıyoruz."
Sayfa 41 - Türkiye İş Bankası Yayınları, Leyla ErbilKitabı okudu
"Bugünlerde bir akşam, şehrin aynalı gazinosuna
Ve aynaların içine
Selim-i salis gibi oturacağım
Önümde rakı... dışarda akşam, akıntı,
kayıklar ve gelip geçen...
Meyhanenin kapısından, iki elini gözüne
siper edip bakan birisi:
"Bu herif âşık!" diyecek."
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
"Beyaz, sarı, kızıl, kara,
ırkların ırklara
milletlerin milletlere kulluğunu ve insanın insanı sömürmesini reddetmediler mi?
İnsan emeğini kutsal bilen
en büyük hürriyeti mümkün kılan onlar değil midir?"
"memleketimde ve yeryüzündeki insanların çoğu
mahrumdur bol bol düşünebilmek saadetinden.
Vakitleri ve imkânları yok.
O kadar çok çalışıyor, öyle yorgundurlar ki
gece, altmış yaşında bile, yatağa girdikleri zaman
uyku kurşun gibi bastırıyor.
Belki uykuda rüya görülür, ama düşünülmez."
"hep aynı yalancılık
aynı canavarlık, aynı riya
sönmez bir inat, sarsılmaz bir ısrar ile sarmış beşeri.
Bunu anladığın gün :
sen de Monteskiyö gibi bir düstur kurar,
'Her millet layık olduğunun içinde çırpınır' dersin."
"Dışarda ay vardı, deniz vardı, dışarda bir rüya yelkenlisi vardı denizin üzerinde:
insana yalnız büyük
şefkatli
güzel şeyler düşündüren.
Dışarda denizin kıyısında
kırların ve ağaçların dünyası."