Sanki bir akvaryumun içinde
Yapayalnız kaldım da ben
Yanımda başka akvaryumlar ve
İçinde başka birileri
Doğrusu müthişti bu, denizin icat ettiği bir mezarlık gibiydik
Başka değil
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum
"Tükürdüğün kuyunun, gün gelir bir damla suyuna muhtac olursun da, o kuyu yine de senden suyunu esirgemez. Çünkü zamanla şunu net olarak anlarsın ki,
"Bazı insanlar isterseler de kötü, bazıları ise isteseler de iyi olamazlar."
Onların yüzünde gördüğün her tebessümü mutluluktan, her göz yaşının umutsuzluktan ve her suskunluğunun haksızlıktan olmadığını ne kadar bilirsin? Bazen mecburiyet bu hallerinin adı, bazen sevgi. Bazen bir şeylerin günün birinde düzeleceğine dair olan inançları ayakta tutar onları, bazen ise inatları. Hepsi için değil sözüm elbet. Sözüm, eksilse de sevdiklerinin bir gülümsemesiyle kendini tamamlayan, zorluklar karşısında yılmayan yıkılmayan kadınlara. Tabi ki sonsuz değildir yüzlerine vuran ışıkları ve dillerinden düşmeyen sabırları. Çoğu insan, "Sen güçlüsün," deseler de, onlar da etten ve kemikten yaratılmışlardır. Gün gelir, uzun ince yollara takılır bakışları. Kaybettim demezler asla. Denedim derler. Yüreklerine bir düğüm atarlar ve geldikleri gibi sessizce giderler. Yani böyle bir kadın tanımadan, tanıdım diyemezsin kadınları... Duyacaksın, "Bir inattır yaşamak," dercesine, gelmişe ve geçmişe gönderdikleri o şen kahkahaları.
"Her gün birçok şeyi eksiltmek yerine, az da olsa sevgimizin üzerine bir şeyler koyarak gidelim. Güzel şeyleri bir anda tüketmeyelim. Bizi biz yapan ne varsa kıymetini bilelim. Birbirimizi değiştirmeyelim. Olduğumuz gibi sevip sevilelim."