Toplumda var olan düzensizliğe, adaletsizliğe, ahlâksızlığa,zorbalığa başkaldırdığınız sürece deli muamelesi görmeniz gayet mümkün. Kitapta bilhassa konu buna yoğunlaştırılmış görünse de arka planda baş karakter olan doktorun, kendi içerisinde yaşamış olduğu yalnızlıkla birlikte, her şeyi derinlemesine anlayan ve bundan dolayı çevresinde tek bir kişiyle konuşamamasının konuşsa dahi onu tatmin edemeyeceği düşüncesiyle buhranlar yaşar.
Bu durum,Dostoyevski’nin şu cümlesini akıllara getirmiyor değil:
“Her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.”
(Yeraltından Notlar s.7)
Toplumun dayatmış olduğu deli muamelesini kabul etmiş varsayan bir “hastanın” şu sözleri de kitabı tam anlamıyla destekler nitelikte:
“Evet, hastayım. Ancak siz de biliyorsunuz ki onlarca, hatta yüzlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor, çünkü cehaletiniz yüzünden onları sağlıklı olanlardan ayırt edemiyorsunuz. Neden ben ve bu zavallı insanlar, dışarıda dolaşanların yerine burada günah keçisi gibi oturmak zorunda? Siz, sağlık memuru, idare amiri ve bütün hastane güruhunuz; ahlaki bakımdan hepimizden ölçülmeyecek derecede aşağı konumdasınız. Neden burada oturan siz değilsiniz de biziz? Mantık bunun neresinde?”
(s.30)
Toplum, hakikaten insanı delirtebilir mi? sorusuna cevap bulabileceğiniz bir kitap.