Ekşi, küflenmiş bir ekmek gibi kokuyor bu şehrin koltuk altları
Köpeği vurulmuş bir çoban sessizliğine gömülmüş gibi oluyor bu saatlerde.
Herkes kendi ihanetine dönüyor ve herkes bir 'kes' arıyor 'kes' sizliginde!
Kocaman adamlar ve kadınlar , kahkahalarında saçları daha yeni örülecek kıvama gelmiş kızları ,önce doğurup sonra boğuyorlar....
..Feridun urfa ..
Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık ...
Göz gözü görmüyor,
Eskiyle yeninin sisi karışmış,
Yorulmuş sevdalar,
Bir dinlenmedir,
Tutturmuş gemiler limanda,
Fırtınalar kıyıyı döver,
Pruvalar çizik ve yaralar alır,
Göz gözü görmez,
Dumandan kaptanın...
'Dalgınım; dalıp dalıp gidiyorum bu ara, neyi nereye koyduğumu unutuyorum..
Dargınım; kırıla döküle gidiyorum bu ara, insanlar o kadar acımasız ki..
Kimi nereye koyduysam bulamıyorum..'
"Susmak elbette zehirlidir ve rahatlık getirir yazıklanmak da.
Ey tenimde uzak yolculukların lekeleri!
Ey çocuklarda uyuyan intizamsız güneşler! gelin ve boğdurun bu köleleri."