Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

S. Y.

Oysa Müslümanın gerek bu dünya için çalışmasının, gerek öte dünya için çalışmasının dinin hükümleri daire- sinde gerçekleştiği kavranacak olursa, bir Müslüman için dinî olanın dışında bir görev ve amel bulunmadığı kolayca anlaşılabilir sanırım. Acaba bir Müslümanın sokaktaki tu-tumu mu dinin dışındadır? Yoksa tırnağını keserken mi dinin dışında bir iş yapmaktadır? Otururken, kalkarken, örtünürken, günlük ekmeğini kazanırken, uyurken, uya- nırken, yemek yerken, susarken, konuşurken, savaşırken, temizlenirken, velhasıl en küçük ayrıntısından, en hayatî işlerine kadar hangi fiili dinin dışında bulunabilir ve hangi işi dinî sayılmayabilir?
Reklam
Batılılaşmış İnsan
Durum Batılılaşmış insanın kafa karışıklığıyla ilgili bir keyfiyettir. Onun ilkin İslâm hakkında fikri yoktur. Bu bir yana, Hıristiyanlığı da bilmez. Dahası, Batı âleminde "din" denildiğinde özelde Hıristiyanlığın murat edildiğinin far-kında değildir. Bunun farkında olmadığı için, Batılılar din-den bahsedince bunu bütün dinleri kapsayıcı bir gerçeklik sanır. Bu yüzden anlamını kavrayamadığı bu gerçekleri, bilmediği İslâm'a uygulamaya kalkışınca şaşıp kalıyor.
"sadece Müslümanca yaşamak"
Bugün Müslümanlar, belki de dünyanın her yerinde, şu veya bu tonda, şu veya bu bağlamda şu soruyla karşıla-şıyor: Siz ne istiyorsunuz? Basit, yalınkat bir cevapla: "Sa-dece Müslümanca yaşamak" denildiğinde şaşkınlık yaşa-nıyor. Peki, böylesi basit bir talep için bu hengâme niye? Bu vaveyla bu kadar basit bir talep için mi koparılıyor? Bu basit cevap karşısında şaşkınlık yaşanıyor, ama öte yandan bu kadar basit bir dilekte bulunan birinin dünyanın çoğu yerinde zindanlara atılması, işkenceye uğratılması umur-sanmıyor. Bunlar olağan görülebiliyor.(!!)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Batılı ve batılılaşma
Müslüman kendi basit, yalınkat isteğini Batılı bir insana belki rahatça anlatabilir ama sonradan Batılılaşmış insana aynı rahat-lıkla anlatması o kadar kolay görünmüyor. Batı insanı, İs-lâm'ı reddederken bilinçli bir tutum içindedir. Batılılaşmış insanın tutumuysa, sadece bir kör inanç halinde belirmek-tedir. Batılı, neyi, niçin reddettiğinin bilincindedir. Batılı-laşmış insansa önyargıyla reddediyor. Fakat anlamak için heves belirtisi de göstermiyor. Batılılaşmış insanın zihni-yetinin temelinde, dinle dünya işlerinin birbirinden ayrı olduğu hususunda değişmez bir ön kabul var... Bu kurun-tu, durumun mahiyetini algılamasına engel oluyor... Oysa Batılı insanın temel yasaları zaten din kaynaklıdır. Batılı-laşmış insansa bu durumun farkında değil... O, Avrupa ülkelerinin yasalarının din dışı (seküler) nitelikli olduğu-nu sanır.
Ey müslüman aç gözünü!..
Zihinlere İs-lâm'ın öngördüğü ilkeler değil, fakat İslâm dışı dünyanın gözümüze taktığı gözlükler yerleştirilmiştir. İslâmın söy-ledikleri kendi şartları ve kendi doğruları içinde anlaşıl-maktan çok, İslâm dışı ölçütler o şartları nasıl göstermek istiyorsa öyle algılanmaktadır.
Reklam
Bugün Müslümanlar, sanıyorum en çok İslâmî bilince sahip olmaya muhtaç görünüyorlar
Allah'ın bir ve tek olduğuna inanmanın İslâm'ı bütünüyle yaşama sonucunu doğurduğu ortaya çıkınca bazı kesimlerde tedirginlik görülmeye başlıyor. Uzlaşmacı tavrı benimseyenlerse durumu bütün vahametiyle kavra-makta acze düştüğünden belki de bilinçsizce İslâm'ın ha-sımlarıyla aynı safta yer alabiliyor,
İslâm denildiğinde onu küçümseme adına ağızlara sa-kız yapılan bazı hukuk kurallarının gerçek mahiyeti, yanlış kıyaslardan yola çıkıldığı için, anlaşılmadan kalıyor. Çün-kü İslâm'a mahsus toplumsal şartlar, başka kültürlerin kıs-taslarıyla, değerleriyle anlaşılmaya çalışılıyor. Bir bakıma Karakuşi bir akıl yürütme ortamına giriliyor. Durumu şöy-le betimlemek mümkün: yürürlükteki durum, büyük ölçü- de insanın nefsâniyetine hitap ediyor. Oysa İslâm nefs ter-biyesini teklif ediyor; nefsini, nefsanî arzularını putlaştır-mış olanlarsa putlarına kimseyi dokundurtmak istemiyor.
Düşüncelerimiz de aslında önceden hazırlanmış kalıp lar içinde devinir. Yeni bir düşünme kalıbını tanır tanımaz benimseyemeyiz. O düşüncenin "kalıplaşması" için nesillerin geçmesini beklemek gerekir. Nesiller geçince de, i nsanlar o kalıpları sanki baştan beri varmış sanırlar. O ka-lıbın nice zihin talimine mal olduğu hatırlanmaz olur.
İslâm kendisi hak- kında hiçbir şey bilinmiyormuş gibi farz edilerek anlaşılma- ya çalışılmalıdır: ilk Müslümanlar nasıl Müslüman olmuşlarsa, onların yolunu izleyerek ve önyargılarımızı, cehalet döneminden kalma zihnî ve amelî alışkanlıklarımızı terk ederek başlangıç noktasında durmayı deneyebilmeliyiz.
Reklam
İslam
İslâm, Batı'nın zihin kalıplarına göre anlaşılamaz. Ken-disinin dışındaki yorumlarla kendisine yaklaşılmasına müsaade etmez, ancak kendisiyle kaimdir ve ancak Müs- lüman olan için anlaşılabilir haldedir. Bu o kadar böyledir ki, İslâm'ı bilmek bakımından bir müsteşrik bile, onu bü-tün boyutlarıyla kavrama bakımından herhangi bir Müs- lümanla kıyaslanamaz. Çünkü İslâm, kendi hakkında mü-cerret bir bilgilenmeyle anlaşılmış olmaz. Bundan önce ve bunun ötesinde ona teslim olma olayı vardır. Müsteşrikin faaliyeti, bu derunî katılma olayı olmaksızın sadece bilgi-lenme niteliğinde kalır. Sırf bu tür bir bilgilenme insanı Müslüman yapmaya yetmez.
Batı uygarlık dairesinin içinde yer almamak, öncelikle İslâm'ın bilincine varmakla gerçekleşebilir.
İrfanını yitirmiş insanın hali: hayatını, dolambacın çıkmazında geçirmeye zorlanan hayalsiz, irfansız kişilerin, kişiliklerin...
Amerika: yirmibeşbin tımarhane
Bütün o elektronik zımbırtıların altında, bu insanın dramı yatmaktadır. Yalnızlaşan, yabancılaşan, meta haline dönüştürülen bu insanı "kendine yeter" hale getirme ça-balarının ürünü olan bu elektronik buluşlar (videodan uzay araçlarına kadar tümü), bu insanı gitgide daha yal-nız, daha yabancılaşmış bir ortama sokmaktan başka işe yaramıyor. Bir adı da delilik (alien) olan bu yabancılaşma-yı günümüz Amerikan şairlerinden Allen Ginsberg "Ame-rika" başlıklı şiirinin bir yerinde şöyle vurguluyor: "En iyisi ulusal kaynaklarımı inceleyip onlara dönmek Ulusal kaynaklarım, biliyorum, iki parça esrar, Binlerce cinsiyet organı, saatte 1400 mil hızla giden bir özel basılmaz edebiyat ve yirmibeşbin tımarhane"¹ ¹.Amerika, Allen Ginsberg, Ada Yayınları, Çev. O. Duru - F. Edgü Bütün Batılıların, özelde de Amerikalıların hepsinin tımarhanelik olduğunu söylemek, kuşkusuz akla aykırı olur. Fakat yirmibeşbin tımarhanenin sayıldığı bir ülkede, tımarhanelerin dışında kalanların tımarhaneleri ulusal kaynakları arasında anmaları da anlamlı olsa gerek.
Sayfa 13
Kâğıt üzerinde özgürlük edebiyatı yapan Batılı insanın, salt moda etkinlikleri çerçevesinde bile insanı metalaştırdığı görüle- bilir. Hâlen bir meslek olarak benimsenen mankenlik bu kafa yapısının uzantısıdır. Böyle bir meslek ortaya koyan zihniyetin insan haysiye-ti konusundaki fikirlerini öğrenmek ilgi çekici olurdu. İslâm, her hususta olduğu gibi giyim kuşamda sadeliği değil de gösterişi öngörmüş olsaydı bile, Müslümanlar arasında giyim kuşam teşhirciliği böyle bir noktaya ulaşmazdı. Ön- görülen iktisat ve ahlâk telakkisi buna izin vermezdi
1.398 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.