Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

S.

Sabitlenmiş gönderi
Keder planı
Ölüm adil değildir sanıldığının ve bir eski Acem şairinin dediğinin tersine. Ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lâzımdır çünkü; şiirin, sonuçta, dediği budur. Bir “kader planı” da yoktur haliyle. Hep yoksulları öldüren şeyin ilahi bir plan olduğuna inanamayız. Bir şahın kömür ambarında sırtında kömür küfesiyle öldüğü görülmemiştir, evet. Depremin vurduğu patron da yoktur. Hayat bu kadar adaletsizse ölüm de adil değildir. Hep yoksullar ölüyorsa sonuçta, hepimizi kapsayan bir kader planı değil, sadece yoksulları vuran bir keder planıdır bu.
Orhan Gökdemir
Orhan Gökdemir
Reklam
Sahip oldukları inancın öğretilerine duydukları güveni güçlendiren şey, katıksız cehaletten başka nedir? Örneğin bu salgının (am­barlarında, her biri veba mikrobu taşıyan pire ordularıyla dolu sıçanlar barındıran ve onları karaya indiren) ticari gemiler tarafından taşındığını biliyor olsalardı, enerjileri­ni kafirlerin dillerini kesmeye, zilleri susturmaya, parlak renkli kıyafetler giymeye ve lavman kullanımını açıkça teşvik etmeye harcarlar mıydı?
11 Eylül'deki gaddarlığı ger­çekleştiren insanlar hiç de Batı medyasının sürekli tekrarladığı gibi "korkak" veya bildiğimiz anlamda deli değildi. İman sahibiydiler: ve gö­rünen o ki, mükemmel iman sahibiydiler; ki bu da artık kabul edilmesi gerektiği üzere korkunç bir özelliktir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir molla kutsal kitabının kelimesi kelimesi­ne Tanrı'nın sözü olduğunu nereden biliyor? Buna "bilmek" kelimesini herhangi bir dilde gülünç duruma düşürmeden verilebilecek tek ce­vap şudur: bilmiyor!
Yahudi Soykırımı bile birçok Yahudi'nin her şeye gücü yeten ve iyilik­sever bir Tanrı olduğundan şüphe duymasına neden olmamıştır. Hal­kınızın yarısı sistemli bir şekilde fırınlara gönderiliyorsa ve bu olay her şeye gücü yeten bir Tanrı'nın çıkarlarınızı hiç de gözetmediğine dair bir kanıt teşkil etmiyorsa, başka herhangi bir şeyin de işe yaramayacağını varsaymak akla yatkındır.
Reklam
Bu alemde geçer akçe cehalettir; "Görmeden iman edenlere ne mutlu" (Yuhanna 20:29}. Ve bu dünyaya ait gerçekleri yok saymak, ebe­veyninin hayalindeki tanrıya riayaten kutsal bir görev olarak değilse de en azından bir seçenek olarak her çocuğa öğretilir.
Her şeye safça inanma hali dünyevi söylemlerin akla yatkınlık, içsel tutarlılık, nezaket ve tarafsızlık gibi kısıtlarından arınmaya başladığında imana dönüşür.
Birtakım inançlar yandaşlarının hiçbir barışçıl yöntemle ikna edilemeyecek hale gelmesine yol açarken, biryandan da onları başkalarına karşı fevkalade vahşi eylemlerde bulunmaya teşvik eder. Gerçekten de bazı insanlar­la konuşmanın hiçbir yolu yoktur.
Orta Çağa doğru gözü kara adımlarla ilerlerken, acaba söylemlerimize yön veren efsanelerimiz, tarihte başkalarına olduğu gibi bizim içimizden de pek çok insanı ölüme sürükleyecek mi diye düşünmeden edemiyor insan.
Görünürde tehlikesiz olan inançlar bile, eğer haksız iseler hoş gö­rülmesi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Örneğin çoğu Müslüman, Tanrı'nın kadınların nasıl giyindiğiyle yakından ilgilendiğine inanıyor. Zararsız gibi gözükse de, bu düşüncenin yol açtığı acılar inanılmaz boyutlarda. 2002 Dünya Güzellik Yarışmasında Nijerya'da çıkan ayaklanmada 200'den fazla insan öldü; masum erkekler ve ka­dınlar palalarla doğrandı, kimisi canlı canlı yakıldı. Sırf kadınların sahillerde bikiniyle dolaşmaması uğruna. Bu olaydan önce yine aynı yıl Mekke'deki dini polis, itfaiyecilerin ve sağlık görevlilerinin, yanan bir binada mahzur kalan onlarca ergenlik çağındaki kızı kurtarmasını engelledi. Niye? Çünkü kızlar kutsal kitabın zorunlu kıldığı gelenek­sel baş örtülerini takmıyorlardı. Yangında 14 kız öldü, 50 kız yaralandı. Dinciler Tanrı'nın etek boylarıyla ilgilendiğine inanmakta serbest ol­malı mı gerçekten?
Reklam
İnananları sorgulamaktan men etmek dinlerin doğaları gereğidir.
Dünyadaki dinsel çatışmaların sorumlusu büyük ölçüde dinsel ılımlılardır; çünkü dinsel metinleri düz anlamlarıyla okumaya ve dinsel şiddete gerektiği gibi karşı çıkma­ya imkan vermeyen ortamı onların inancı sağlar.
Kitaplarımızın evrenin Yaratıcısı tarafından yazılmış olduğuna dair en ufak bir delil bulunmadığını, önce krallar ve başkanlardan başla­yarak hepimizin itiraf etmesinin zamanı geldi artık. İncil'in çöllerde yaşayan, dünyanın düz olduğunu sanan ve el arabasını gelişen tekno­lojinin nefes kesen bir örneği olarak değerlendiren insanlar tarafın­dan yazılmış olduğu nerdeyse kesin.
Bir insan neye inanıyorsa ona göre davranır. Seçilmiş halktan oldu­ğunuza, çocuklarınızı Tanrı'dan uzaklaştıran şehvet düşkünü bir kül­türün girdabına kapılmış olduğunuza, gavurları katlederseniz sonsuza dek hayal ötesi güzelliklerle ödüllendirileceğinize inanıyorsanız, bir gökdelene uçakla dalmak için birinin sorması yeter. Buradan da anla­şılabileceği gibi, bazı inançların tehlikesi özünden gelir.
…duanın kesin etkili bir yöntem olduğu inancı, gerçek hayatta uy­gulamaya döküldüğü anda herkesi ilgilendiren bir durum olup çıkar: bir cerrah dünyevi aletlerini bir kenara itip hastasının yaralarını du­ayla dikmeye çalışsa, ya da bir pilot kontrol paneline doğru "Halelu­yah" diye tekrarlayarak yolcu uçağını indirmeye çalışsa, kendini kişisel inanç diyarından mahkeme koridorlarına doğru giderken bulur.
S.
Bir kitabı okumaya başladı
Damızlık Kızın Öyküsü
Damızlık Kızın ÖyküsüMargaret Atwood
8/10 · 10,9bin okunma
11,5bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.