(...) herhangi bir anda, onlar gibi, belki kör olarak uyanacağım, belki uyumak için gözlerimi kapattığımda kör olacağım, uyuduğumu düşüneceğim ama kör olarak uyanacağım.
Gökyüzü, yeryüzü tutuştu; insanlar, hayvanlar ateş oldular; dağlar ve şeytan ateş oldular; bir uçurum, bir çöl, alevler içinde bir dünya, duman duman bir mahşer.
Hiç bir şey görmez oldum,hiçbir şey duymaz...
Göklerin, yerlerin Rabbi; bir mutlu saniye uğruna hayatımın bugününü harcadım! Bütün ömrüm bir mercimek çorbasına fedadır! Yalvarışlarımı bari bu sefer, duy!..
Gözlerimi açtım. Uyuyamadıktan sonra neden kapalı tutayım? Aynı karanlık, pusudaydı çevremde; düşüncelerimin tırmanmak isteyip de kavrayamadıkları, kavranmaz o siyah sonsuzluk!
Aklıma sığdıramıyordum karanlığı. Bütün ölçülerin üstünde bir karanlıktı bu; yakınlığı altında eziliyordum.
(...)
Ya içinde erir, karanlığa karışır, gidersem?
"Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver."
Eğer bir kişi yedi yaşındaki inançları ile otuz yedi yaşında kendini hâlâ iyi ve mutlu hissedebiliyorsa, bu kişi ömrünü boşa harcamış demektir.
(...)
Yenilikler, ancak onlar için yer açtığınız zaman yaşantınıza girebilirler.
Bu insanlar, evrendeki her şeyin bir varoluş nedeni olduğuna inanıyorlardı. Her şeyin bir amacı vardır. Hiç bir şey rastlantısal, anlamsız ya da yanlış değildir. Sadece yanlış anlamalar ve ölümlü insana henüz açıklanmamış sırlar vardır.