Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Serkan

Serkan
@Sekoski
Değildim, oldum; değilim, elden ne gelir...
Makine mühendisi
Gaziantep Üniversitesi-Makine mühendisliği
Mersin-Anamur
103 kütüphaneci puanı
987 okur puanı
Kasım 2014 tarihinde katıldı
Bir zamanlar Efkar adlı kadim şehirde birbirinin bilgisini çekemeyen ve küçümseyen iki akil adam yaşarmış. Çünkü içlerinden biri tanrıların varlığını inkar ederken, diğeri bir inananmış. Bir gün ikisi pazarda karşılaşırlar ve müriderinin ortasında tanrıların varlığı-yokluğu üzerine bir zıdaşma ve tartışmaya girişirler. Saatlerce tartışmaktan hoşnut olarak ayrılırlar. O akşam inançsız olan tapınağa gitmiş, sunağın önünde secdeye kapanarak tanrılardan yolsuz geçmişi için af dilemiş. Ve aynı saatte diğer akil adam, hani şu tanrıları savunan, kutsal kitaplarını yakmış. Çünkü artık inançsızmış.
Sayfa 174
Reklam
O gece yazdığı bir mektupta da şöyle diyordu: "Besleme ve üreme gibi yalın ihtiyaçların dışında insanoğlunun en çok istediği şey ardında kendinden bir iz bırakmaktır; gerçekten yaşamış olduğunun bir belirtisi belki de. Bu kanıtı insanoğlu ağaç gövdelerinin, taşların, başka insan yaşamlarının üstünde bırakır. Bu köklü istek herkeste vardır. Hela duvarlarına ayıp şeyler yazan oğlan çocuğundan tutun da kendi kişiliğini koca bir ırkın kafasının içine kazıyan Buda'ya kadar... Yaşamak öylesine yalancı ki! Bana kalırsa var olduğumuza hiçbirimiz pek inanamıyoruz; bu yüzden de her gittiğimiz yerde var olduğumuzu kanıtlamaya çalışıp duruyoruz..."
Sayfa 55 - Sel Yayınları
Çakal, Tanrı konusu üstüne düşündüğü zamanlarda Tanrı'ya inanırdı elbette... Çakal'ın aklının ermediği hangi iş varsa onu yapan silik, belirsiz bir Varlık...
Sayfa 29 - Sel Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
George Battle büyük bir sabırla sahnesini kurarak bir Sylvia* çıkıp gelsin diye bekliyordu. Slyvia'nın gelip geleceği yoktu. Yine de çiftçi, bahçesini onun için hazır bulunduruyordu. * "Sylvia nerededir ve kimdir?" Sözleriyle ideal sevgilinin özlemini getiren eski bir türkü
Sayfa 12 - Sel Yayınları
%18 (40/216)
Cennet Çayırı
Cennet ÇayırıJohn Steinbeck
8/10 · 1.186 okunma
Reklam
272 syf.
·
Puan vermedi
Geveze
GevezeEthan Kross
8/10 · 315 okunma
İç sesimiz olumsuz duygularla düşüncelerimizi bulandırabilir ama kendimize eleştirel bir gözle bakma kabiliyetimiz olmasaydı öğrenmek, değişmek ve gelişmek bizim için çok zor olurdu. Bir akşam yemeği davetinde ortamın buz kesmesine neden olan bir espri yaptığımda kendimi ne kadar kötü hissetsem de sonrasında olan biteni aklımdan geçirip neyin yanlış gittiğini ve bir sonraki seferde kendimi -ve eşimi- utandırmamak için neye dikkat etmem gerektiğini düşünebildiğim için minnettarım.
Sayfa 160 - Domingo
Bu kitabı yazarken tıkandığımı hissettiğim ve bilgisayar ekranına bakakaldığım zamanlarda içimden bu işi bitiremeyebileceğime dair kuşku dolu düşünceler geçiyordu. Böyle zamanlarda mutfağa gidip bulaşıkları yıkıyor, tezgâhı siliyor, sonra çalışma masamdaki dört bir yana dağılmış kâğıtları derleyip topluyordum (karımın hayli garipsediği ama genellikle ortalığı toplayan değil, dağıtan taraf olduğum için memnuniyetle karşıladığı bir davranış değişikliğiydi). Neden sonra, bu bölüm için araştırma yaparken yazma sürecinin umutsuzluğuyla ve korkutucu bir hızla yaklaşan teslim tarihiyle başa çıkmak için böyle bir ritüel icat ettiğimi fark ettim.
Sayfa 154 - Domingo
İnsanın kendisi üstünde söz sahibi olma arzusu güçlü bir motivasyon kaynağıdır. Kendi kaderimizi tayin edebileceğimize olan inancımızın ölçüsü, hedeflerimize ulaşmaya çalışıp çalışmayacağımızı, bunun için ne kadar çaba harcayacağımızı ve güçlüklerle karşılaştığımızda ne kadar direnç göstereceğimizi belirler. Tüm bunlara bakınca, insanların kendi hayatları üze rinde daha çok kontrol sahibi olduklarına inandıklarında fiziksel sağlıklarının ve duygu durumlarının daha iyi olması, okulda ve işte daha iyi performans göstermeleri ve kişilerarası ilişkilerinde daha çok tatmin duymaları gibi bir dizi olumlu etki görülmesi hiç de şaşırtıcı değil. Bunun tam tersi olduğunda, kontrolü elden kaçırdığımızı hissetmek, dırdırcı iç sesin aniden yükselmesine sebep olur ve dizginleri yeniden ele almak için çabalama isteği duyarız. İşte bu noktada fiziksel çevremize dönüp bakmak işe yarayabilir.
Sayfa 130 - Domingo
Dışarı çıkıp açık havada yürümek, konsere gitmek ya da sadece yaşadığımız evi toplayıp temizlemek gibi küçük ve önemsiz görünen eylemlerin her birinin dırdırcı iç ses üzerinde şaşırtıcı derecede güçlü bir etkisi vardır.
Sayfa 112 - Domingo
Reklam
İnsanın kendini gösterme ihtiyacı güçlüdür. Sürekli olarak dış görünüşümüzü başkalarında uyandırmak istediğimiz izlenime göre düzenleriz. Bu hep böyleydi ama sosyal medya dışarıya yansıttığımız görüntü üzerinde gitgide daha fazla kontrol sahibi olmamızı sağladı. Sayesinde hayatlarımızın seçili kısımlarını özenle bir araya getirip sergiliyoruz ve hayatımızın Photoshop'lanmış bu versiyonunda mutsuz veya başarısız göründüğümüz ya da estetik olarak çekici olmadığımız hallerimize yer yok. Böyle bir sergilemeyle kendimizi daha iyi hissedebilir, başkalarının gözünde olumlu görünme ihtiyacımızı tatmin edebilir, iç sesimizi suyun üstünde tutabiliriz.
Sayfa 37 - Domingo
Dert yanmak için ne kadar geçerli bir sebebiniz olursa olsun sonuç değişmiyor; dırdırcı iç sesi haddinden fazla dillendirirseniz insanları kendinizden uzaklaştırıyorsunuz.
Sayfa 33 - Domingo
Sözel akışımız kendilik bilincimizin yaratımında son derece önemli bir rol oynar. Beynimiz otobiyografik akıl yürütmelerle hayatımızdan anlamı bir hikâye çıkarır. Bir başka deyişle, başrolünde olduğumuz kendi hayat hikayemizi yazmak için zihnimizi kullanırız. Bunu yapmak olgunlaşmamıza, değerlerimizi ve arzularımızı anlamamıza, bizi sürekli bir kimlikte tutarak değişime ve güçlüklere göğüs germemize yardımcı olur. Dil bu sürecin ayrılmaz bir parçasıdır çünkü günlük hayatın birbirine tam oturmayan, görünürde ilgisiz parçalarını yontup pürüzsüzleştirerek birbirine ekler ve tutarlı bir gidişat ortaya koyar. Yanı hayatı "hikâyeleştirmemize" yardım eder. Zihnin sözcükleri geçmişe şekil vererek gelecekte izleyeceğimiz bir anlatı yaratır. Farklı anılar arasında gidip gelen iç monologlarımız oluşan nöral bir olay örgüsü dokur. Böylelikle geçmiş, beynimizin bizim için inşa ettiği kimliğin bir parçası haline gelir.
Sayfa 16 - Domingo
İç sesin kendimizi kontrol etmemize sağladığı önemli katkılardan bir diğeri, hedeflerimize doğru ilerlerken bizi değerlendirmeye tabi tutmasıdır. Varsayılan halimiz adeta cep telefonundaki bir takip uygulaması gibi sürekli olarak bizi izler ve yıl sonunda istediğimiz o zammı alabilmek için işyerinde yeterince başarı gösterip göstermediğimizi, günün birinde bir lokanta açma hayalimize yaklaşıp yaklaşmadığımızı veya içten içe hoşlandığımız o arkadaşla ilişkimizin istediğimiz yönde gidip gitmediğini kontrol eder. Bu genellikle zihnimizde telefonun kilitli ekranında beliriveren bir hatırlatma gibi beliren sözel bir düşünceyle olur. Gerçekte zihnimizi en sık dolduran düşünceler, hedeflerimizle ilgili aniden aklımıza gelenlerdir. Bu, iç sesimizın bize amacımızı hatırlatma yoludur. Hedeflerimize ulaşmak için gereken bir başka şey de önümüzdeki yol çatallandığında doğru seçimi yapmaktır ve bu nedenle iç sesimiz zihinsel simülasyonlar oynatmamıza olanak sağlar. Örneğin, yapacağımız sunumu en iyi nasıl gerçekleştirebileceğimizi veya yazdığımız şarkının melodik olarak nasıl ilerleyeceğini bulmak için beyin fırtınası yaparken önümüzde beliren olası farklı yollara saparız. Çoğu zaman daha sunum metnini yazmaya başlamadan veya müzik aletine dokunmadan önce en iyi permütasyona karar vermek için içebakış yetilerimize çoktan başvurmuşuz oluruz.
Sayfa 14 - Domingo
Elbette ebeveynimizin bize ne yapacağımızı söyleyen sesleri de çok daha geniş çaplı kültürel etmenler tarafından şekillendirilir. Örneğin, çoğu Asya ülkesinde topluluktan farklı olmak hoş karşılanmaz çünkü bunun toplumsal birliği zedelediğine inanılır. Amerika Birleşik Devletleri gibi Batılı ülkelerde ise tam tersine bağımsızlığa büyük önem verilir ve bu nedenle ebeveynler çocuklarının bireyselleşme çabalarını yüreklendirirler. Dinler ve öğrettikleri değerler de benzer şekilde hane içi normlarımız arasında kendilerine yer bulurlar. Kısacası, kültürümüzün sesleri ebeveynlerimizin iç seslerini etkiler, onların iç sesleri de bizim iç sesimizi etkiler ve bu şekilde bir araya gelen birçok kuşak ve kültür, zihinlerimizi akort eder. Bu anlamda zihinsel sohbetlerden oluşan matruşka bebekleri gibiyiz. Ancak kültür, ebeveyn ve çocuklar arasındaki etkileşim tek yönlü işlemez. Çocukların davranış biçimleri de ebeveynlerin iç seslerini etkileyebilir ve elbette kültürümüzün şekillenmesinde ve yeniden şekillendirilmesinde biz insanlar da rol oynarız. Öyleyse bir bakıma iç sesimizin çocukken dışarıdan içimize gelerek burada yuvalandığını ve daha sonra bizim içeriden dışarıya, yani konuşarak etrafımızdakileri etkilediğimizi söyleyebiliriz.
Sayfa 13 - Domingo
4.389 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.