Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selim SUÇEKEN

"Hırslı bir genç için, insan sarraflarıyla düşüp kalmaktan büyük bir talihsizlik olamaz. Üç- dört tanesiyle uzun süre görüştüm: beni yirmi yaşımda bitirdiler." E.M. Cioran, Burukluk, Metis Yayınları, s.89
Reklam
"Istırap çeken her Batılı, bankada hesabı olan bir Dostoyevski kahramanını düşündürür." E.M. Cioran, Burukluk, Metis Yayınları, s.11
Sonra Erze'r-Rum'a [=Erzurum] geçtik. Irak hükümdarının hükmü altında bulunan bu şehir geniş bir alana yayılmıştır ama iki Türkmen grubu arasında baş gösteren uzun savaşlar yüzünden her yanı harap olmuştur. Şehri üç ırmak kesiyor. Evlerinin çoğu bağ ve bahçeler arasında bulunuyor. Erze'r-Rum'da Ahı Turnan'ın zaviyesine indik. Bu adam çok yaşlı; neredeyse yüzotuzu aştığı söyleniyor lakin hala değneksiz yürümekte ve hafızası çok güçlü. Her şeyi hatırlamakta, beş vakit namazını da rahatça kılmaktadır! Ben onun bazen açlığa dayanamayarak oruç yemekten başka zafiyetine tanık olmadım. Verdiği yemekte bizlere hizmet etti; sadece hamam hizmetimiz için oğullarını göndermek zorunda kaldı. Tekkeye indiğimizin ikinci günü yola çıkmak istediğimizde bize gücenerek engel olmaya çalıştı, şöyle dedi: "Eğer böyle yaparsanız bizim itibarımızı yok etmiş olursunuz şehirde! Çünkü konukluk en aşağı üç gün olmalı!" Orada üç gün misafir olmak zorunda kaldık! (İbni Batuta Seyahatnamesi, YKY, s. 418)
Sayfa 418

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eflâkî, Mevlâna’nın babası Bahaeddin Veled ’in Konya’ya ilk gelişinde, I. Alâaddin Keykubâd tarafından davet edilmesi üzerine Bahaeddin’ in ona: ‘’İmamların ineceği yer medrese, şeyhlerin hânekâh, beylerin saray, tüccarların han, rindler’ in zâviye, gariplerin mastabay’’ olduğunu söyliyerek onun Altun- aba medresesine indiğini yazarken zamanın bu türlü müesseselerini ve bunların gayelerini belirtmiş olur. (Osman TURAN, Selçuklular ve İslamiyet, Ötüken Yayınları, s.127)
Sayfa 127 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
... "Fakat yeryüzünde insan yalnız beyinsizlere rastlamaz. Römorkörün kaptanı bir insandı. Beni içinde yaşadığım o liman süprüntülüğünden çıkardı, bana, gemisinde insanca bir vazife verdi ve insanlık icabı olan zaaf anlarımda bir dost alâkası gösterdi. "İlk günü bana dedi ki: "— Çocuğum! Sana bir defaya mahsus olmak üzere bir hayat dersi vereceğim, bunu hiçbir zaman aklından çıkarma, iyi bil ki dünya, daha fazla değil, üç bölüğe ayrılır: Soğan kokan bir bıçakla ekmek kesilmeyeceğini kendiliğinden bilen insanlar vardır; sonra bir takımları vardır ki bunu düşünmezler, fakat başkalarından görerek öğrenirler; bir de bundan haberdar olmayan, görerek öğrenmeyen ve leş gibi soğan kokan bıçakla ekmek kesip yiyen veya yedirenler vardır. ... Panait Istrati- Sünger Avcısı
Reklam
Daha XIII. yüzyılda Mevlana ile Yunus Emre, "yetmiş iki millete bir göz ile bakmayı" öğütlerken, adeta Türklerin idaresinde kurulmakta olan imparatorluğun ideolojik zeminini hazırlamışlardır. Osmanlı medeniyetinin kendisi, eski Türk kültürü ile İslam kültürünün terkibidir. Mehmet Kaplan, Kültür ve Dil, Dergah Yayınları, s. 81
Sayfa 81 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
"Nihayet Spengler, çağdaş Batı kültürünü de Faustçu olarak tanımlar. Faust, bildiğimiz üzere, Alman mitolojisinde sonsuz bilgi ve güce sahip olmak için ruhunu Şeytana satan veya bu konuda onunla pazarlık eden bilim adamını temsil ettiğine göre, Spengler için bu, Batı kültürünün özünü bilgi ve güce sahip olma, sonsuz uzay ve sonu olmayan zamanı fethetme arzu veya eğiliminin belirlediği anlamına gelmektedir. Ancak, öte yandan, Spengler için Batı insanı aynı zamanda trajik bir figürdür, çünkü varmış olduğu akılcı ve eleştirici, şüpheci aşamada, bu amacını hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğinin de bilincindedir. Böylece, Batılı insan, Yunan efsanesindeki Sisyphos gibi asla gerçekleştiremeyeceğini bildiği "saçma" bir projeye kendini adamış bir varlık olarak kendini ortaya koymaktadır." (Ahmet Arslan, Felsefeye Giriş, BB101 Yayınları, s. 235- 236)
Sayfa 235 - BB101 YayınlarıKitabı okudu
20. yüzyılda birçok ülkede, özellikle Rusya, Çin gibi ülkelerde Marksizme dayanan büyük ve tehlikeli mühendislik projelerinin nasıl ortaya çıktığını, nasıl geliştiğini ve nelere mâl olduğunu yaşayarak şahit olduk. Sonuç tam olarak doğru olmamakla birlikte "Komünizm, kapitalizmden kapitalizme en acıklı ve en zahmetli yoldur." özdeyişini doğrulayan bir hayal kırıklığı oldu. Ama bunun nedenini galiba Dostoyevski, Karamazov Kardeşler adlı romanda bir kahramanına söylettiği şu çok ilginç sözle çok daha önceden açıklamıştı. "Batı' da bir varsayım olan şey, Doğu' da bir dogma olur." (Ahmet Arslan, Felsefeye Giriş, BB101 Yayınları, s. 233- 234)
Sayfa 233 - BB101 YayınlarıKitabı okudu
"Bugün başka bir iktidar biçimine doğru dönüp bakmaya başlayan Foucault ile birlikte Deleuze, Guattari ve Foucault sonrası Agamben, Negri ve Hardt toplumlarımızın "sanayi toplumları" olmaktan uzaklaşıp biyo- politik bir yapılanmadaki post- endüstriyel bir toplum haline girdiğini gösterir. Bir anlamda başka türlü de söylediğinde günümüz toplumları "şirket toplumları" olarak adlandırılabilir ve zaten siyaset yapma biçimleri bile şirket yönetme modelleri üzerinden düşünülmekte değil midir?" Ali Akay, Felsefe Yazıları, Doğu Batı Yayınları, s. 24- 25
Sayfa 24 - Doğu Batı YayınlarıKitabı okudu
Bozkırın ortasına uzanan Taşkent, üzerine Rus kürkü giyindirilmiş sahte bir kurda benziyor mesela. Ali Ayçil, Yenilgiden Dönerken, Dergâh Yayınları, s.74
Sayfa 74 - Dergah
Reklam
Nef' î, kendisini Erzurum' da bırakıp Kırım' a giden babasını şiddetle hicvetmiş: Peder değil bu belây- î siyâhdır başıma demiştir. 30 yaşlarında Erzurum' dan İstanbul' a geldiği zaman tanınmış, şöhretli bir şairdi. Yılmaz Öztuna, Sultan Genç Osman ve Sultan 4. Murad, Ötüken Yayınları, s.139
Sayfa 139 - ÖtükenKitabı okudu
Manuel’ in hain rehberler idaresinde sapa yollardan sevk ettiği ve Türklerin baskınlarına maruz bıraktığı Alman ordusu 25 Birinci teşrin 1147 senesinde, Eskişehir havalisinde perişan edildi, geri dönenlerin mühim bir kısmı da Rumların tecavüzleriyle yok oldu. Bu akıbeti gören Fransa Kralı, Selçuk ülkesinden geçmenin imkânsızlığını anlayarak Efes - Denizli - Antalya yolunu takip etti. Bununla beraber, yolda Türkmen hücumlarıyla hayli zayiat veren St. Louis Antalya’ya vardı, ordunun bir kısmı ile gemilere binerek Suriye’ye geçti. Antalya civarında kalanlar, Türklerin hücumları ve Rumların yağmaları, açlık ve hastalıkla perişan oldu. Türkler bu Haçlılara acıyarak kendilerine ekmek ve para dağıttılar; hastalarını tedavi ettiler. Rumlardan satın aldıkları Haçlı paralarını onların düşkünlerine dağıttılar. Türklerin şefkat ve merhametini gören üç binden fazla Frank’ ın Müslüman olduğu rivayet ediliyor. Rumların hıyanetini ve Türklerin insanlığını anlatan bir Haçlı yazar: ‘’Ey hıyanetten daha zalim olan merhamet’’ feryadıyla Türklerin şefkat ve iyiliği ile Haçlıların dinlerini satın aldıklarını, bununla beraber din değiştirme hususunda Hristiyanlara hiçbir baskı yapmadıklarını da ilâve eder. Böylece, Bizanslılara dindaş diye yardıma gelen Haçlılar, bu seferler sonunda Rumlara düşman ve Türklere hayran olarak dönmüşlerdir. Prof. Dr. Osman TURAN, Selçuklular ve İslamiyet, Nakışlar Yayınevi, s.92, 93
Sayfa 92 - Nakışlar YayıneviKitabı okudu
Geri14
72 öğeden 61 ile 72 arasındakiler gösteriliyor.