"İnsanlık neyin ne olduğunun farkında değil," dedi. Yüzü giderek kızarıyor ve çenesi kasılıyordu. "Buzullar erise umrunda olmaz, çünkü penguen değildir; okyanuslar yükselse umrunda olmaz, çünkü evinin önü kurudur; içme suyu kalmasa umrunda olmaz, çünkü markette plastik şişelerde su var zanneder; açlık olsa umrunda olmaz, çünkü buzdolabı doludur; savaş çıksa umrunda olmaz, çünkü o savaş başka ülkede oluyordur. Dünyaya gök taşı yaklaşsa onunla fotoğraf çekme yarışına girer. Yakıt kıtlığı olsa umrunda olmaz, çünkü kendisi hep 50 dolarlık alıyordur. İnsanoğlu kötü bir haberle karşılaşınca kanalı değiştirir ve hayata devam eder."
Hayat hastalıklı bir insanın yorgun gözlerini yakan güçlü bir ışık gibiydi. Uyanık geçirdiği her an, etrafında ve üzerinde çiğ bir öfkeyle parlıyordu. Acıtıyordu. Dayanılmaz bir acı veriyordu.