...Boşluk duygusu içinde, canlı cenaze gibi insanlar... İnsanın iç dünyası olabilmesi için semaver gibi usul usul heyecanlanan, taşan bir kalbi olmalı. Sanat gücüne ulaşmış derin bir demin tadını duymalı...
Yaşamak veya yaşamamak. Yıllardır bu iki zıt arzunun pençesindeyim. Hayat, acılarımın sisli camı arkasında kâh bir kâbusa kâh bir heyulaya benziyor. Bazan komedilerin en adisi. Bazen trajedilerin en dayanılmazı. Ve içimdeki cehennemden habersiz bir dünya...
...Kelimeler, bütün bir devri aydınlatan ateş böcekleri... Düşüncenin vazifesi bütün ateşten denizleri gül bahçesine çevirmek, gerekirse yanarak çevirmek...
... insanlar sinir hastası oldukları için mi realiteden kaçar, kitaba sığınır, yoksa uykularını kaybettikleri, kitaba iltica ettikleri için mi sinir hastasıdırlar? Don Kişot'u çıldırtan kitap mı, Don Kişot çılgın olduğu için mi bir kitap delisi?..
BÂKİ'YE GAZEL
bir yerde vahim bir yanlış yapılmıştır
ne yadsımaya dilim varır
ne düzeltmeye gücüm yeter
meyyus bir papağan gibi tenhada bırakılmış
harıl harıl
içimdeki bozgunla söyleşirim
"Dostum! Hayatın kolay olacağını kimse bize söylemedi ve hayat, kolay değil de. Her şeyi yaşayacağız. Üzüleceğiz, sevineceğiz; seveceğiz, sevileceğiz. Üzüldüklerimiz sevindiklerimizden fazla olacak belki ama hayatı sırf o güzel anlar için yaşamıyor muyuz zaten? Her anın mutlu, huzurlu geçeceğine inanmak safsatadır. Bizi iyi edecek olan yaralarımızla birlikte yaşamaya çalışmaktır. Her an, bir hediyedir. Mutlu veya mutsuz fark etmez. Yeter ki hediye edildiği gerçeğini unutmayalım...