"Zihin, genelde kişiliğin bir köşesine atılmış, kullanılmadığından ötürü küflenmiş, durur. Dışarıdan hazır alıp üstünde hiç kafa yormadığı, kendi akıl makinesinin üretmediği formüllerle yaşar."
Ve dağ başında...
Rastladılar ak sakallı birisine ...
Bin yıllık bir halıya
Bin yıldan beri
Bağdaş kurmuş bir çınar gibiydi...
İçlerinden saçları kara, gözleri kara, başı kara, bahtı kara bir genç kalkıp sordu ona: "Aşk ne ustam, hayatın sırrı ne? Tepeden tırnağa aşığım ben... Koskoca bir hayat var önümde..."
Usta cevap verdi:
Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın; ökse ile sapanla vurursun da saramazsın!
Hayat sırrının suyunu çeşmelerden bulamazsın, ansızın bir deli çaydan içersinde kanamazsın!
"Sakın açmayın ağzınızı; yoksa peynirinizden olursunuz."
Bizler de çokluk tilkiler karşısında açmadık ağzımızı; böylelikle titizlikle korumayı başardık peynirlerimizi. Peyniri kaptırmamayı, şarkı söylemeye yeğledik hayatımız boyunca. Bilemedik ki o bed sesimizle şarkı söylemeyi göze almadıkça/almadıkça, peynire sahip olmanın bir anlamı kalmayacaktı hayatımızda.
Aldatılmamak için,ne çağırdık,ne çıgırdık , sadece sessiz sessiz peynir temin etmekle uğraştık; bütün vaktimizi, temin ettiğimiz o peynirleri korumakla geçirdik.