Yalanlar sonunda hakikate götürmez mi? Anlattığım hikayelerin hepsi, ister gerçek olsunlar ister yalan, aynı amaca yönelmiyor mu? Aynı anlama gelmiyor mu? Her iki durumda da vaktiyle nasıl biriyken şimdi neye dönüştüğümü anlatıyorlarsa, o zaman gerçek ya da yalan olmalarının ne önemi var? Yalan söyleyen kişi bazen bir şeyin içyüzünü, doğru söyleyenden daha iyi ortaya çıkarır. Hakikat, ışık gibi kör eder. Yalansa, tersine her nesnenin değerini artıran güzel bir alacakaranlıktır.
Bilhassa da dostlarınız onlara karşı içten davranmanızı istediklerinde inanmayın. Onlar yalnızca, kendileri hakkında sahip oldukları iyi düşünceleri korumanızı, içtenlik vaadinizi fazladan bir güvence sağlamanızı beklerler. İçtenlik, nasıl dostluğun koşullarından biri olur? Her ne pahasına olursa olsun gerçeği sevmek, hiçbir şeyi kollamayan ve hiçbir şeyin kendisine direnemeyeceği bir tutkudur. Bir kusurdur, bazen de bir rahatlık ya da bencilliktir. Eğer böyle bir durumda kalırsanız hiç çekinmeden doğruyu söyleyeceğinize söz verin ve en iyi yalanı söyleyin. Böylece gönüllerinde yatan arzuya yanıt vermiş ve onlara sevginizi iki kez kanıtlamış olursunuz.
Suç hep sahnenin önünde işleniyor ama suçlu orada kısa bir süre kalabiliyor, sonra yerini hemen başkasına terk ediyor. Bu kısa zaferler de nihayetinde çok pahalıya patlıyor.