Yolların dili vardır ancak yolu sevda edenin işiteceği, anlayacağı. Yolların gözü vardır ancak bekleyenin yol gözlercesine bir sancı ile gördüğü, nazar kıldığı. Yolcu ayak ve adım sesleri ile değil yüreğinin nabzı ile çıkmışsa yola; hasret ile vuslat arasında arafta olduğunu bilendir. Öyle bir nabız ki ateş ve telaş arası çarpan, çarpılan.
“Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar, bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol,
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.”