Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ümit

Ümit
@Umit_K
          Hu Allah Hu Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın... Var mısın ki, yok olmaktan korkuyorsun? İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar. Yazdıklarım, paylaştıklarım evvela nefsimedir.         
Gören beden midir, ruh mudur?
Kıyamet günü ruh ve beden, Allah'ın huzurunda çekişecektir. Ali b. Abdülaziz anlatıyor. Bize Ahmed b Yunûs, o da Ebû Bekir b. Ayyâş'tan, o da Ebû Sa'd el-Bakkâl'dan, o da İkrime yoluyla İbn Abbas'tan nak- leder. Ibn Abbas der ki: Kıyamet günü insanlar arasında çekişme sürüp gider. Öyle ki ruhla beden bile çekişir. Ruh der ki: "Ey Rabbim. Ben, ancak senin şu beden için yarattığın bir ruhum. Bunda benim hiç günahım yok." O zaman Allah tarafından şöyle denir. Aranızda ben hükmedeceğim. Kör bir adamla kötürüm bir adam üzüm tarlasına girerler. Kötürüm olan kör adama der ki: "Şurada bir meyve görüyorum. Ayaklarım olsaydı onu alırdım." Buna karşılık kör de: "Ben seni omuzuma alayım" der. Ve meyvenin yanına kadar taşır. Oturak meyveyi koparır ve birlikte yerler. Burada suç kimin? Bu sual karşısında ruh ve beden: "Suç her ikisinin" derler. Yüce Allah da: "Hakkınızdaki hükmü kendiniz verdiniz" karşılığını verir.
Reklam
Ruh
Talha b. Ubeydullah'tan rivayet edilen şu hadis: Talha der ki: "Kabristan'da yatan ölümüzü ziyarete gittim. Karanlık bastı. Abdullah b. Amr b. Huzâm'ın kabri yanına uzandım. Kabirden Kur'ân sesi geliyordu. Hayatımda ondan daha güzelini duymadım. Bunu Rasûlullah'a anlattım. Rasûlullah dedi ki: "O Kur'ân sesi Abdullah'ındır. Bilmez misin Yüce Allah onların ruhunu, zümrüt ve yakûttan yapılmış kandillerin altına kor; sonra onu cennetin ortasına asar. Gece olunca onlara ruhlarını verir. Fecir doğana ka- dar ruhları kendilerinde kalır. Sonra yeniden geldikleri yere giderler."
Madde
Madde, insanda merak uyandıran, cezbeden, baştan çıkaran bir enerji frekansına sahip... Bu, birinci özellik... İkinci özelliği de kendisine yönelen ruha verdiği tatminin geçici oluşu. Bu da çok önemli bir husus. İşte insan, nefsanî olarak cazibesine kapıldığı maddi, dünyevi ne kadar tecrübe ve onlardan elde ettiği hazlar varsa, bunların hepsi geçici olmaktadır. Sonuç olarak, maddenin cazibesine kapılarak ona yönelen insanoğlu, bir süre maddeden elde ettiği bu hazların uçup gitmesinden dolayı tekrar tekrar ve gitgide daha fazla tatmin arayışlarıyla maddeye yönelmektedir. İşte tüm bağımlılıkların, düşkünlüklerin altında yatan hakikat budur evlat. Yalnız madde değince aklına taş, toprak, ev, mücevher, altın falan gelmesin; esasen ruhsal olmayan her tesiri maddi olarak kabul etmek gerek. Örneğin cinsellik, şan, şöhret, rütbe, makam arayışları gibi şeyler. Bunlar da kaba seviyeli, madde dünyasına ait, düşük frekanslı enerjilerin tesirleridir.
Sayfa 130Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bağımlılık nedir?
"Evet evlat nefis ve irade dedik... Nefis, duygu ve his kaynaklı en düşük seviyeli, en içgüdüsel yönelimlerdir. Yani, içgüdüleri, duygu ve hisleri kullanır. Ama bu yönelimleri tetikleyen, harekete geçiren bir tesir vardır; maddi yapı! Yoksa nefis dediğin şey, uyku hâlindeki aç gözlü bir canavar misali bir şeydir sonuçta. İşte o uyuyan
Sayfa 130Kitabı okudu
Titreşim
...nefsaniyet dediğimiz şeyin bizim akıl ve irademiz üzerindeki etkisini ortadan kaldırabilmek için insanın düşüncelerinin yüksek frekanslarda titreşmesi lazım. Çözüm bu!"
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Hedef
İlkeler ne kadar yüksek seviyeli anlayışlara sahip olursa, o insanın mantığı da, iradesi de, o derecede yüksek seviyede yani güçlü olur. Çünkü her fikir, her düşünce bir enerjidir, bir frekansı vardır. O bakımdan yüksek seviyede bir anlayış denildiğinde, yüksek frekanslı bir enerji anlaşılması gerekir. O yüksek seviyeli ilkenin beslediği mantık ve irade, insanın nefsaniyet gibi en düşük seviyeli enerjiye sahip boyutunu kontrol edebilmesine imkân verir.
Sayfa 128Kitabı okudu
II. Abdülhamid Han
Yunan ordusunu ben, pekiyi bilirim. Katiyen disiplini yoktur ve balkanların en kıymetsiz ordusudur. Yunan milletinin de bütün meziyeti şarlatanlığındadır. Atıp tutmasını pek severler. Çok cesaret taslarlar amma, bir defa da tokat yediler mi adamakıllı sinerler. Türklerden vaktiyle yedikleri dayağın acısını hâlâ unutmamışlardır. (II. Abdülhamid Han)
Sayfa 150Kitabı okudu
İnönü
İNÖNÜ... Aynı 1 Kasım 1937 de İsmet İnönü görevden alınıyor. Ve bir daha ölene kadar Atatürk'ün yanına gelmiyor. İstanbul'da olduğu halde müteveffanın naşının yanına gelmeyip: 11 Kasım'da, askerin meclis binasını sardığı, yarım asırlık Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın meclise girip de aday olamadığı ortamda, Cumhurbaşkanı oluyor İnönü.
Sayfa 267Kitabı okudu
GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN
"...GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN..." 1 Kasım 1937'de Mustafa Kemal'in "Altı ok doğma değildir. Değişebilir.....Gökten indiği sanılan kitaplar..." sözleriyle hatırlanan konuşması, aslında bütün hitabet incelikleriyle, yani diplomatik dille, Kemalizm'i ve Masonları hedef alır...
Sayfa 265Kitabı okudu
Türk
"BİZLER TARİH BOYUNCA, DÜNYAYA HUZUR VE SAADET GETİRMİŞ BİR ECDADIN VARİSLERİ OLMANIN ONURUNU VE SORUMLULUĞUNU TAŞIMAKTAYIZ. "YİĞİT DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKACAK", TÜRKİYE YENİ VE ADİL BİR MEDENİYET DEĞİŞİMİNE ÖNCÜLÜK YAPACAKTIR." PROF. DR. NECMETTİN ERBAKAN
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
Atatürk
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bu kapsamda "Biz Gazi ile birebir aynı şeyleri yaşadık. O gün Gazi'ye yaptıklarını bugün bana yapıyorlar. Gazi ile Kemalizm'i ayıracağız. Gazi konusunu müspet biçimde kapatacağız! Arşivleri topluyorum. Milletim'e anlatacağım." demesi ve, "Cumhuriyet'in kuruluş dönemi ile aynı mücadeleyi veriyoruz" şeklindeki izahı da bunun apaçık delilidir.
Sayfa 195Kitabı okudu
Amin
"Allah'ım, beni, annemi, babamı, müslüman erkeklerle müslüman kadınları, mü'min erkeklerle mü'min kadınları bağışla" derse müslüman, mü'min erkek ve kadınların sayısı kadar sevap alır demiştir. Bunu imkansız görme. Çünkü kardeşlerine istiğfar eden kişi, onlara ihsân etmiş demektir ki Allah, asla ihsan edenlerin mükâfâtını boşa çıkarmaz.
Sultan 2. Abdülhamid Han
Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han? Feryâdım varır mı bârigâhina? Ölüm uykusundan bir lahza uyan, Şu nankör milletin bak günahına. Târihler ismini andığı zaman, Sana hak verecek, ey koca Sultan: Bizdik utanmadan iftira atan, Asrın en siyâsî Padişâhina. "Padişah hem zâlim, hem deli" dedik, İhtilâle kıyam etmeli dedik; Şeytan ne dediyse, biz "beli" dedik; Çalıştık fitnenin intibahına. Divâne sen değil, meğer bizmişiz, Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz. Sade deli değil, edepsizmişiz. Tükürdük atalar kıblegâhina. Rıza Tevfik
İSTİHBARAT ÇALIŞMALARI
Türk Tarihi ve Türk Devlet Tarihi incelemeleri net bir şekilde göstermiştir ki biz dahil tüm yazarların, araştırmacıların anlayabileceği ve anlatabileceği "Türk Devleti" ve "Türk Devleti İstihbaratı" sadece devletimizin bilinmesini istediği kadar olabilir.
Sayfa 103Kitabı okudu
Sultan Abdülaziz
Sultan Abdülaziz borç batağı ve ekonomik iflas durumunda, çökme eşiğinde bulunan devleti kurtarmak için milli bir ekonomi, yerli bir banka kurma çabasına girdi. Bu çabası nedeniyle küresel çete tarafından katledilmişti. Tıpkı benzer şekilde reform yapmak isteyen ve bu nedenle cani gizli yapılanma tarafından katledilen Genç Osman, III. Selim ve II. Mahmut Han gibi Sultan Abdülaziz de bu akıbette kurban gidecekti.
166 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.