Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

The Untold

The Untold
@Untold_
10 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Bütün macerayı iki mısrada özetlemek...
“Ya Râb bana cism ü cân gerekmez Cânân yok ise cihân gerekmez.”
Reklam
The Untold tekrar paylaştı.
Dostoyevski / Ölüler Evinden Anılar
"Dostoyevski bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiir nedeniyle Çar tarafından Sibirya'da hapse mahkum edilir. Hapis cezasını bitirdikten sonra anılarını kaleme aldığı "Ölüler Evinden Anılar" adlı kitabı yazar. Kitapta, hapishanedeki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama yanıldığını burada anladığını belirtir. Yazar, "kara halk" olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra insanları çözümlemeye ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar. Dostoyevski hapishanedeki bir köpeğin yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler. Köpek mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. Dostoyevski bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. Köpek şaşkın şaşkın ona bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar. O günden sonra köpek Dostoyevski'yi her gördüğünde ondan kaçar. Ruhu köleleştirilmiş bu köpek bir sevgi açıdır. Bu durum insanlar için de geçerlidir. Hayatları boyunca haksızlığa ve kötü davranışlara uğramış sevgi açları iyi bir davranışla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilemezler. Bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar, bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder. Böyle insanların gözünde onları aşağılamanız onlar için bir beklentidir. Sizi gözlerinde yüceltirler. Eşit ve iyi davrandığınızda ise onların gözündeki değeriniz birdenbire düşer..

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Unutulma, reddedilme korkusu...
Her güler yüzlü, saygılı Türk’ün selamı içime huzur veriyordu. Herhangi bir Türk biraz soğuk baksa, selam vermese kötü oluyordum. Bu kadar alıngan olmam hem yaşlılığımdan hem de Rumlar’a karşı alınan kötü tutumlardan dolayıydı. Yani unutulma, reddedilme korkusu...
Sayfa 30
Şu 1915 Yılında
Sabahleyin güneş doğmadan kalkıp misafirliğe, kahvelere gider, sonra işe dağılırız. Yataktan kalkar kalkmaz işe gidilmez. Hayatı yaşamayı severiz biz Muğlalılar. Müslüman Muğlalılar da aynı şekilde yaşar. Günün başlangıcını, güneşin doğuşunu adeta kutsarız.
Sayfa 14
Reklam
Şu 1915 yılının karışık zamanında bile benden iş istiyorlar. Zoruma giden bir şeyler var... Ben ve arkadaşlarım Muğla’yı güzel yapılarla daha da güzelleştirdik. Başka yerlerde de yine Hıristiyan Rum mimarlar, yapı ustaları güzel eserler inşa ettik. Ne oldu? Neden, birden Hıristiyan ve Rum olmakla suçlandık. Dinimiz ve ırkımız nasıl oldu da birden öteki oldu? Bu işte Almanların parmağı olduğu kesin.
Sayfa 8
“Köylü milletin efendisidir.”
Okullardaki bütün tarih kitaplarında, profesörlerin verdiği derslerde, krallar, bakanlar, aristokrat ailelerin mücadeleleri, dük ve generaller, yüze yakın bilim insanı, ünlü yazarlar ve dahi sanatçılar dışında hiçbir bilgi yoktu.
Sayfa 165
Onun yüreğinin gezisine dair küçük bir özet adeta
“Güzel ve iç açıcıydı dünyayı böyle gezip dolaşmak, böyle çocuksu, böyle uyanmış, çevresine karşı böyle kucak açarak, güvensizlikten böylesine uzak...”
Sayfa 54
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.