Beni tanıması, bana dokunması gereken yüzler, sesler, eller yoktu artık. Bir süredir yoktular. Geriye kalan, bir panayır sonrasının meydanı, bağbozumu sonrasının bağı gibiydi, biri seni ektikten sonra tek başına lokantada yemek yemek gibiydi.
Usnelli kürek çekmeye ara vermişti, soluğunu tutuyordu hep. Delia'yı sevmek hep böyle olmuştu, bu mağaranın aynasındaki gibi: Sözcüklerin ötesindeki bir dünyaya girmek demekti. Zaten şiirlerinde sevgi üzerine tek dize yazmamıştı, bir tek bile.
Yaşanandan derlenen doğal enstantane fotoğraf kendiliğindenliği öldürüyor, şimdiki zamanı uzaklaştırıyor. Fotoğrafı çekilen gerçeklik hemen nostajik bir nitelik alıyor, zamanın kanadında uçup gitmiş bir sevinç, bir gün öncenin fotoğrafı bile olsa bir anma niteliği kazanıyor. Fotoğrafını çekmek için yaşadığımız yaşam da, başlangıçta kendi kendini anma töreni. Enstantaneyi poz verilmiş bir portreden daha gerçek saymak önyargı...
Kendinizle ilgili her şeyin tümüyle rastlantısal, değişime açık olduğu, tümüyle değişik olabileceği ve bunun bir önemi olmayacağı kuşkusu içinizi kemirmeye başlayacak olursa, bundan, siz varolsanız da olmasanız da her şeyin yine aynı olacağı sonucuna varılıyordu ve bu noktayı umutsuzluktan ayıran adım çok kısaydı.