Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yunus Fesfer

Yunus Fesfer
@YUNUS1KAPLAN
doğdum, okuyorum, öleceğim.
Uzm. Psikolog & Psikoterapist
Psikoloji, Klinik Psikoloji, Felsefe
İSTANBUL
3 okur puanı
Ekim 2020 tarihinde katıldı
328 syf.
·
Puan vermedi
·
38 günde okudu
Felsefe Tarihi 1
Felsefe Tarihi 1Umberto Eco
8.9/10 · 236 okunma
Reklam
Bir kültür, bir geçiş döneminin derin sarsıntılarına yakalandığında, toplumdaki insanların da ruhsal ve duygusal başkaldırılarda bulunması anlaşılır bir durumdur ve insanlar, kabul edilmiş adetlerin ve düşünce tarzlarının artık emniyet sağlamadığını görünce ya farkındalığı bir kenara bırakıp dogmatizm ve konformizme gömülürler ya da yeni bir inanç veya yeni temeller üzerinde varoluşlarının farkındalığını yaşamak için kendilerini daha arttırılmış bir öz-bilinç yakalamak zorunda hissederler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
616 syf.
·
Puan vermedi
Şema Terapi
Şema TerapiJeffrey Young
8.9/10 · 78 okunma
Reklam
Ekonomik piyasada olduğu kadar toplumsal yaşamda ne kadar görünür olursak kendimizi daha iyi hissedeceğimiz bir dünyada yaşamadığımıza inanır olduk. Artık genç, güzel, alımlı, becerikli ve varlıklı olmanın yanı sıra kişinin, kendini iyi sunabilmesi, etkileyici ve mümkünse karizmatik olması, iyi markalarla ilişki piyasasına kendini sunması, doğal bir tutum olarak karşılanmaktadır. İyi ve doğrunun ölçütü değişmiş, arzulanan her ne ise ona ulaşmak için seçilen her yol meşru kabul edilir hale gelmiştir. Ne olduğumuzdan çok, nasıl göründüğümüz önemli olmakta, başkalarının güdülenmelerine ve dertlerine sahici bir ilgi gösterme anlamında empati ise gereksiz duygusal bir yük olarak küçümsenmektedir. Fark edilmek, fark yaratmak ve kendi içindeki derin boşluk duygusunu sözde gidermek adına başvurulan her çare meşru hale gelmiştir. Hazcılık yaşam mottosudur. Bu amaçla "Her tür madde kullanımı yasal hale gelmelidir." diyen narsisistik kişiliklerin çığlıkları giderek artmaktadır.
Sayfa 298Kitabı okudu
İçgüdülerin genlerle, değerlerin geleneklerle aktarıldığını söyleyebilirsiniz ama anlamlar ve eşsiz olmak; bunlar insanın kendi kişisel keşifleridir. (Viktor Frankl)
Kendine özgü olanın, yabancı bir şey olarak bölünmesi. Çünkü çocuk ancak, anne babasının acımasızlığını kendi varlığına verilen bir tepki olarak yorumlayabilirse onları “sevgi dolu” addedebilir; anne-baba özünde iyidir, eğer kötü oldukları zamanlar varsa bu bizim suçumuzdur. Böylece içimizde, olduğumuz gibi olmaktan duyduğumuz utan büyür. Bunun sonucu olarak da çocuk, anne-babasının kendisine karşı sevgisiz tutumunu devralır. Kendisine özgü olanları reddederek potansiyel bir iç terör kaynağı haline getirir. Kendi duyguları, kendi ihtiyaçları, kendi algılama biçimi, anne-babasının kendisi için hayati önem taşıyan hamiliklerini esirgemelerine neden olabileceği için, varoluşu karşısında bir tehdit haline gelir. Bunun sonucu ise, anne-babayla özdeşleşmedir. Kendine özgü olan, yabancı bir şey olarak uzaklaştırılır; bunun yerine anne-babanın çocuk karşısındaki düşmanca tutumu benimsenir
Yabancılara duyulan nefretin, daima, insanın kendisine duyduğu nefretle bir ilişkisi vardır, Eğer insanların, neden başka insanlara acı çektirip, onları aşağıladıklarını anlamak istiyorsak, önce kendi içimizdeki tiksindiğimiz şeylerle uğraşmalıyız; çünkü bir başkasında gördüğümüzü sandığımız düşmanı, ilk olarak kendi içimizde aramamız gerekir. İçimizdeki bu parçayı, bize onu hatırlatan yabancıyı yok ederek susturmak isteriz. İçimizdeki, bize yabancılaşmış parçamızı, ancak bu şekilde tutabiliriz. Ancak bu şekilde, duruşumuzu korumayı sürdürebiliriz.
180 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.