Umut borakçin

Umut borakçin
@Yakebikecz
3 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
“Kızımın başına ne geldiyse okumaktan geldi sanırdım, kızardım, oysa şimdi hem kendi elimle ona kitap getirmeye çalışıyorum, hem de ben kendim okuyorum; bizim başımıza gelenlerin, okumamaktan geldiğini anladım” diyen. “Ben ne öğrendimse kızımdan öğrendim diyen anneleri, babaları gördüm.
Reklam
Sansürcülerimiz yalnızca yayıncılar, editörler, dağıtımcılar, reklamcılar, kitap klüpleri ve örgütlü kitap eleştirmenleri değil. Sansürcülerimiz yazarlar ve okurlar da. Sizsiniz ve benim. Kendi kendimizi sansürlüyoruz. Biz yazarlar ciddi şeyler yazamıyoruz, çünkü haklı olarak satmayacağından korkuyoruz. Okur olarak da ayrım yapmayı beceremiyoruz; pazar yerinde ne satılıyorsa, edilgen bir biçimde kabul ediyoruz. Okumak edilgen bir tepki değildir, zihni, duyguları ve iradeyi işin içine karıştıran bir eylemdir. “Best seller” olduğu için berbat kitapları kabul etmek, üç kağıtçı hükümetleri, askerlerin ve şirketlerin diktatörlüğünü kabul etmekle, bunları övmekle aynı şeydir. Gerçekliğe ihanet etmektir
Bir sürü kitap okuyorsun, sonra bir felsefe dergisi için makale yazıyorsun. Ama okuduğun kitapları yazan kişiler kendi kitaplarını yazmadan önce başka kitaplar okumuş olmalı. O başka kitapları yazanlar da daha başka, daha eski kitaplar okumuş olmalı, vesaire vesaire. Ta ki kitabını yazmadan önce okuyacak hiçbir şeyi yani doğanın kitabından başka hiçbir şeyi olmayan kadim bir adama kadar. İçinden çıkamıyorum: Neden doğrudan doğanın kitabına gidemiyorsun, neden bütün o aracı kitapları okumak zorundasın?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir süredir evin içinde Suç ve Ceza’yı arayıp arayıp bulamıyordum. Ali’ye de sordum bilmiyorum dedi. Şeytan dürttü bunun odasına bir bakayım dedim. Bir köşede tepeleme kitap duruyordu, üst üste yığılmış. En tepede Suç ve Ceza. Bizim hıyarağasına küfrederek kitabı alayım dedim, topu birden elime geldi. Kitapları almış birbirlerine bağlamış. Neden yapmış böyle diye düşünürken çevirmenin adına takıldı gözüm. Hasan Ali Ediz’in Ali’si yerinde siyah bir çukur vardı, küçük parmağımın gireceği kadar. O zaman bende şafak attı. Bizim Ali yerine Hasan Ali vurulmuş. Herifçioğlu kendine çelik yelek yapmış kitaplardan, daha doğrusu kağıt yelek. Kitapların faydalarını anlatırlardı da inanmazdım.
Sehpanın üzerinde duran kitabı eline alıyorsun, polisiye bir roman. Aslında İstanbul’a geldikten sonra tek bir kitabın kapağını dahi açmadın. Bunu da bir yıl önce belki uykuya dalmanı kolaylaştırır diye almıştın. Ama bir yıldır kitap öylece duruyor, şimdiye kadar birkaç sayfadan fazla okumadın. Ne zaman bir iki cümle okumaya çalışsan gözlerin odağını yitiriyor, aklın sayfanın beyazının üstünden kayıp bir yerlere dalıyor. Nereye? Bir boşluğa. O boşlukta bir şey var, okumayı, dinlemeyi, seyretmeyi, hayal kurmayı dışlıyor.
Reklam