Adamdan bir gazete aldım. Özgürlüğüme kavuştuğumdan dünyada olup bitenleri yakından izlemek istiyordum artık. Gazete hükümeti tutuyordu besbelli. İlk sayfadaki reklamlara bakmaksızın hemen ikinci sayfayı açtım. Önümüzdeki ay yapılacak seçimlerde şimdiki başbakanın partisine oy vermemizi buyuruyordu fıkra yazarı. Sevgili hükümetimizin son bir yıl içinde elde ettiği başarılar sayıp dökülüyordu. Dış ilişkilerde bizim dünyaya, "höt" deyip onların dönerek, "al sana bir bilmem ne" demeleri sağlanmış, ihracat artmış, toplum sorunları tümden olumlu sonuçlara bağlanmış.
"Para ve malzeme verebilecek olan sürüyle insan var, ama vaktini ve sevgisini verecek insan çok az çıkıyor. Bunu kastediyorum." Sesi haşinleşmişti. Odanın karşı tarafındaki kitap rafının üzerinde durmakta olan bir bebek biberonunu gösterdi.
"Şu şişeyi görüyor musunuz?"
Ofisine girdiğimden beri benim de onun ne olduğunu merak ettiğimi söyledim.
"Kollarına yetişkin bir adamı alıp bu şişeyle onu beslemeye hazır olan kaç kişi tanıyorsunuz? Veya bir hastanın onu baştan aşağı idrar ve dışkıyla sıvaması riskini göze alabilecek? Şaşırmış gibisiniz. Anlayamazsınız, nasıl anlayabilirsiniz ki, siz araştırmalarınızı fildişi bir kulede yapıyorsunuz, öyle değil mi? Bizim hastalarımız gibi en basit insani deneyimden mahrum olmanın nasıl bir şey olduğunu siz nereden bilebilirsiniz ki?"
Ben insanların bana güldüklerini kısa bir süre önce öğrenmiştim. Şimdi şunu fark ediyorum ki, ben de bilmeden bana gülerlerken onlara katılmışım. İşte, beni en çok üzen de bu.
Sonra, özetin bir noktasında, korktuğum şeyi söyledi:
"Beekman Üniversitesi'nde bu proje üzerinde çalışmış olan bizler, doğanın bir hatası olarak dünyaya gelen birisini alıp, geliştirdiğimiz yeni tekniklerle onu üstün bir insan haline getirip yeniden yarattığımızı bilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Charlie bize geldiği vakit toplumun dışında kalmış biriydi, koskoca bir şehirde yapayalnızdı. Arkadaşı ve onunla ilgilenen bir ailesi yoktu. Bir geçmişi, şimdiki zamanla bir ilişkisi ve gelecek için bir ümidi yoktu. Öyle ki, bu deneyden önce Charlie Gordon adında birinin var olmadığını bile söylememiz mümkün..."
Ayağa kalkıp herkese onun ne kadar aptal biri olduğunu göstermek ve ona "Ben bir insanım, bir bireyim - benim de annem ve babam, anılarım ve bir geçmişim var - ve siz beni bir sedyenin üzerinde o ameliyathaneye götürmeden önce de ben bir insandım!" diye bağırmak istedim.
Kadir bilmezlik gibi gelebilir ama benim ağrıma giden şeylerden biri bana bir kobay gibi davranılmış olması. Nemur sürekli olarak bana beni ben yapanın o olduğunu veya günün birinde gerçek insan haline girecek benim gibi sürüyle insan olacağını söylüyor.
Beni yaratanın o olmadığını anlaması için ne yapmalıyım acaba?
O da, geri zekalı bir kişiye baktıkları vakit, onun da duyguları olan bir insan olduğunu düşünmeden gülen diğer insanların yaptığı hatanın aynısını yapıyor. Benim de buraya gelmeden önce bir insan olduğumu unutuyor.
Önceleri, bana gülüyorlar, cehaletimden ve yavanlığımdan dolayı beni küçük görüyorlardı; şimdi de, bilgimden ve kavrama yeteneğimden ötürü benden nefret ediyorlardı. Neden? Tanrı aşkına, bunlar benden ne istiyorlardı?
Şimdi anlıyorum ki, üniversiteye gitmenin ve bir eğitim almanın en önemli nedenlerinden biri, tüm hayatınız boyunca doğru olduğuna inandığınız şeylerin doğru olmadığını ve hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını öğrenmekmiş.