Gamze

Gamze
@Yazarveokur
"Cebinizde, çantanızda bir kitap taşımak; özellikle mutsuzluk zamanlarınızda cebinizde, çantanızda sizi mutlu edecek bir öteki dünya taşımak demektir." Orhan Pamuk
İnsan ya kendi kendine konuşur, ya kendi kendine yazar. Kendi kendine konuşmayı makbul saymazlar. Oysa ne fark var ki arada?
Reklam
"Ayrılmak bir solucanın ikiye bölünmesi gibidir, her iki parça ayrı ayrı yaşamaya devam eder, bir zamanlar tek parça değilmiş gibi, tanımaz birbirini parçalar. Kızım doğduğunda karım çok sevinçliydi, hayatına gökten bir gaye inmişti. 'Defter tutacağım, her anını yazacağım' diyordu, tutmuş. Annesinin kızı, anneannesinin torunu, teyzelerinin biriciği defteri: Bilge bugün aşı oldu-ilk dişini çıkardı-güldü-şunu yaptı-bunu yaptı. Altı yedi ay boyunca basmakalıp cümleler karalamış süslü püslü, küçük, pembe kaplı deftere. Bir gün tesadüfen elime geçti. Karım benim adımı hiç anmamış. Üç kere okudum. Anneannesi var, teyzeleri var, doğumunu yaptıran ebenin adı bile var, ben yokum. Yutkunarak sordum, 'neden bu defterde benim adım yok?' diye. 'Senin defterin değil ki, Bilge'nin' dedi. Yürüdü gitti. Solucan ikiye bölünmüş çoktan, haberim yok. Tam midemin üstünde yumruk kadar bir yer, o defteri her hatırlayışımda kasılır. Böylece zaten kuru olan içim cevapsız bir soruyla büsbütün kurur: Ben mi gayret etmedim acaba, kurulan düzene katılmaya? ... Yaşamak her şeye rağmen bir iz bırakmaktır yeryüzünde. -Ben de yaşadım, sizin kadar!-"
"Müzeyi bitirememek, açamamak fikri bütün bu süre boyunca ne zaman aklıma gelse, önce büyük bir rahatlık ve özgürlük duygusuna kapılırdım. Ama birkaç gün sonra da tam tersi bir mutsuzlukla, hayallerini gerçekleştirememiş, engellenmiş birinin yoğun acısını hissederdim içimde. Müzeyi bitirmek için İstanbul'a daha çok gelmeliydim. Oysa bütün arkadaşlarım İstanbul'a gelmemin benim için tehlikeli olduğunu söyler, ben "müze için gelmek zorunda olduğumu söyleyince de "nedir bu müzede bu kadar önemli olan?" diye kibarca sorarlardı. Bu soruya o günlerde tam cevap veremezdim. Sanki içime tuhaf bir şeytan - hayır Binbir Gece Masalları'ndaki gibi bir cin- girmiş, beni tuhaf bir müze yapmaya zorluyordu. O günlerde hiç olmazsa önce romanı bitirip yayımlamaya, müzeyi daha sonra açmaya karar verdim."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ayrılmak bir solucanın ikiye bölünmesi gibidir, her iki parça ayrı ayrı yaşamaya devam eder, bir zamanlar tek parça değilmiş gibi, tanımaz birbirini parçalar.
Karşıdaki apartmanın bütün daireleri işyeri olmuş. Hepsinde floresan lamba yanıyor. Masa lambasını yaktı E. bey. İçeriye tatlı bir sarı ışık doldu. "Mutsuzluğumuzun önemli bir nedeni şu floresan lambalar," dedi, beyaz ışık yasaklansa milletçe depresyonu yeneceğiz."
Reklam
Reklam
93 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.