"Neye dönüşmek istiyoruz? Kendi kendini yaratmış küçük tanrılara benziyoruz, ama ne yapacağımızı bilmiyor, sadece kendi konforumuzu ve eglencemizi düşünüyoruz üstelik tatmin de olmuyoruz. Ne istediğini bilmeyen tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?"
Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim'le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden, imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor. Vardığı her yere ölüm götüren insan türünün tarihini anlatırken, insanın bugün en güçlü olduğu noktada ne istediğini bilmeyen tanrılara dönüştüğünün de altını çiziyor.
Bugün sanayi toplumlarındaki çoğu kişi hayatta kalabilmek için dünyanın doğal düzeni hakkında çok şey bilmek zorunda değil. Fabrika işçisi, tarih öğretmeni, sigortacı veya bilgisayar mühendisi olmak için ne bilmeniz gerekir? Kendi dar uzmanlık alanınızla ilgili çok şey, fakat yaşamın diğer gerekliliklerinin çoğu için gözünüz kapalı başka insanlara güveniyorsunuz ki, bu insanların da bilgileri kendi dar uzmanlık alanlarıyla sınırlıdır. Kolektif insan bugün eski grupların bildiğinden çok daha fazlasını biliyor. Ama birey olarak bakıldığında, eski avcı toplayıcılar tarihteki en becerikli ve bilgili insanlardı.
Aramızdaki fark bireysel seviyede değil, toplumsal seviyededir, Homo sapiens’in yani bizim dünyaya hükmedebilme sebebimiz uyumlu şekilde ortaklık kurabilmemizdendir.
Bugün tüm insanlar itiraf etmek istemeseler bile; giyim kuşamda, düşüncede, zevkte Avrupalıdır. Söylemde çok katı Avrupa karşıtı olabilirler ama gezegendeki neredeyse herkes siyaset, tıp, savaş ve ekonomiyi Avrupa’nın gözlerinden görüyor.
Tarih boyunca fakirler ve baskı altındakiler en azından ölümün eşitleyici olduğunu, zenginin de fakirin de öleceğini düşünerek teselli buldular; fakat bu insanlar kendilerinin öleceğini, zenginlerinse genç ve güzel kalacağını düşünerek rahat edemezler.
Tarihin en keskin yasalarından biri de şudur: Lüksler zamanla ihtiyaç hâline gelir ve yeni zorluklar ortaya çıkarır. İnsanlar belli bir lükse alıştıklarında bir süre sonra onu kanıksarlar. Onu yaşamlarında hep bulundururlar ve bir süre sonra onsuz yaşayamaz hâle gelirler.
Halife'nin yaşayışı ve geçimi için Türkiye Cumhurbaşkanı'nın ödeneğinden mutlaka daha aşağı bir ödeneğin yetmesi gerekir.
Maksat, gösterişli ve debdebeli bir hayat sürmek değil, insanca yaşamak ve geçimi sağlamaktan ibarettir. 'Hilâfet Hazinesi' ile ne denmek istendiğini anlayamadım. Hilafetin hazinesi yoktur ve olamaz.
1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir :
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş'ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir